31 Ocak 2008 Perşembe

Siyah çikolata tansiyon düşmanı

Yüksek tansiyonu doğal yollardan düşüren gıdalardan biri de siyah çikolata.

Köln Üniversitesi Hastanesi'nde yapılan bir çalışmanın sonucuna göre, günde 30 kalori kadar siyah çikolata yemek yüksek tansiyonu düşürebiliyor. Araştırmacıların tavsiye ettiği siyah bitter çikolata, yüzde 70'ten fazla kakao ihtiva ediyor. 30 kalorilik çikolata, takriben altı - yedi gramlık küçücük bir çikolata parçası demektir. Hafif tansiyon yüksekliği dışında başka sağlık sorunları bulunmayan ve tansiyon düşürücü ilaç kullanmayan 24 kadın ve 20 erkek, iki gruba ayrılmış. Gruplardan birine 18 hafta süreyle, akşam yemeğinden iki saat sonra günde 30 kalori dozunda siyah çikolata verilmiş. Çalışmaya katılan kişilerin normal beslenme, egzersiz ya da başka alışkanlıklarında değişiklik yapılmamış.

Çalışma sonunda, siyah çikolata grubundaki katılımcıların kan basınçlarında çalışmanın başlangıcına göre azalma olduğu saptanmış. Araştırmacılar, bu düşüşün küçük olmakla birlikte klinik açıdan değerli olduğunu söylüyorlar.

The Journal of the American Medical Association dergisinde yayımlanan bu çalışmadan, kan basıncını düşürmek için tek yapılması gereken şeyin çikolata yemek olduğu sonucunu çıkarmak, kuşkusuz çok yanlış olur. Sağlıklı bir diyet, egzersiz ve fazla kiloların verilmesi kan basıncını normal sınırlara çekmek için önemli ama her gün az miktarda çikolata yenilmesi ''uyulması kolay'' bir tavsiye olduğundan bir çok yüksek tansiyon hastasının hoşuna gidebilir.

Çalışma, siyah çikolatanın kan basıncı üzerinde nasıl etkili olduğunu göstermiyor ama kakaonun içindeki flavonol adlı bileşiklerin rolü oynayabileceği sanılıyor.

Gerçekten de siyah çikolata çok iyi bir flavonoid, yani antioksidan kaynağı. Çikolatanın kalp damar hastalıkları üzerinde yararlı olabileceğini düşündüren çalışmaların sonuçları aşağıdaki noktalarda odaklanıyor: Çikolata flavonoidleri kanın pıhtılaşmasında artışa neden olan trombositlerin birbirine yapışmasını önleyerek damarlarda pıhtı oluşumuna engel olabilir. Çikolatada nitrik oksit üretimi için gerekli olan bol miktarda arginin var. Nitrik oksit kan damarlarını genişleterek kan akımının ve tansiyonun düzenlenmesine yardımcı olur. Çikolata zengin bir antioksidan kaynağı olması nedeniyle, damar sertliğine karşı koruyucu rol oynayabilir. Kakaoda bulunan bitki sterolleri sitosterol ve stigmasterol gıdalarla alınan kolesterolün emilimini azaltabilir.

Meyvelerin renkleri

Birçok meyveye renklerini flavonoid denen maddeler verir. Flavonoidler aslında bitkilerin kendilerini parazitlere, bakterilere ve hücre hasarına karşı korudukları maddelerdir. Bu işlevleri onların insandaki etkileri hakkında ipucu veriyor. Çünkü yediğimiz meyvelerin, bizim için çok yararlı olan güçlü antioksidan aktivitelerinden onlar sorumlu. C ve E vitaminleri, beta-karoten, selenyum ve çinko gibi antioksidan özellikleriyle bilinen vitamin ve minerallerle karşılaştırıldığında, flavonoidler daha güçlü ve daha geniş bir antioksidan etkiye sahip. Bunlar güçlü antioksidan etkileriyle serbest radikal denen vücudumuzda oluşan zararlı maddeleri toplayarak, bunların dokulara zarar vermesini önlüyorlar.

Yaban mersini, böğürtlen, ahududu, siyah üzüm, kırmızı erik, çilek, elma, kiraz gibi meyvelerin hem kabuğunda, hem de etinde bulunan flavonoidler olan ''Antosiyanidinler'' ve ''Proantosiyanidinler'' hücrelerimizin içindeki C vitamini düzeyini yükseltiyor, küçük kan damarlarından sızıntıyı önlüyor, serbest radikal hasarına karşı korunma sağlıyor ve eklem yapılarının sağlamlığını artırıyorlar. Bu son nokta, yani flavonoidlerin eklemlerdeki kirişler, bağlar ve kıkırdak yapısında bulunan kolajen üzerindeki faydalı etkisi, romatoid artrit gibi iltihabi eklem hastalıklarında önem taşıyor.

Damar sertliğine karşı koruyorlar

Flavonoidlerin damar sertliği üzerindeki etkisi de biliniyor. Bu süreci yavaşlatıyor, korunma sağlıyor ve hatta tersine çeviriyorlar. 10 bini aşkın erkek ve kadın üzerinde yapılan bir araştırmada flavonoidlerden zengin beslenenlerde kalp hastalığı, inme, akciğer ve prostat kanseri, tip 2 diyabet ve astım gibi birçok kronik hastalığa yakalanma ve ölüm riskinin daha düşük olduğu saptanmış.

Birçok meyve ve sebzede özellikle soğanda bulunan quercetin gibi flavonoidler ise alerjiyi tetikleyen maddelerin salınmasını önleyen anti-alerjik bileşiklerdir. Alerjik durumlara karşı kullanılan ilaçların molekül yapısı ile flavonoid moleküllerinin yapısı arasında yakın bir benzerlik var.

Besin kaynaklarından günde 300 miligram flavonoid alınması öneriliyor. Manavınızdan alabileceğiniz taze mevsim meyveleri normalde bu ihtiyacınızı karşılar. Ama bu saydıklarımı seyrek yiyorsanız, turunçgil bioflavonoidleri, üzüm çekirdeği özütü, quercetin ve yaban mersini özütü, alıç meyvesi özütü gibi çeşitli flavonoid desteklerini önerebilirim.

0 yorum: