20 Şubat 2008 Çarşamba

ZEYTİNYAĞININ FAYDALARI

Zeytinyağının Tarihçesi
İnsanlığa dair en önemli erdem ve değerlerin sembolüdür, zeytin ağacı. Hiçbir ağaç, insanlık tarafından onun kadar kutsal kabul edilmemiş, hiç bir ağacın üstüne bu kadar çok efsane yaratılmamıştır.
Nuh Tufanı’nda ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, ümidin ve barışın simgesidir. Zeytin ağacı ise tufanın yok edici gücüne rağmen direnen ölümsüzlüğün.
Eski Ahit’te, refahın ve bolluğun sembolü olarak betimlenir zeytin ağacı. Bilinen tüm kutsal kitaplarda; kutsallığın, bereketin, adaletin, sağlığın, gururun, zaferin, refahın, bilgeliğin, aklın, arınmanın ve yeniden doğuşun, kısaca insanlığa dair önemli değerlerin sembolüdür.
Hakimler Kitabı’nda geçen bir öyküde ağaçlar ona, “Bize kral ol” der. Roma’nın efsanevi kurucuları Romus ve Romulus bir zeytin ağacı’nın gölgesinde dünyaya gelir. Yunan mitolojisine göre, barış, bereket ve sanatın temsilcisi Tanrıça Athena’nın insanoğluna armağanıdır. Antik Yunanlılara göre, onun altında doğmuş olmak, kutsal bir aileden gelmenin en önemli işaretidir. Homeros, zeytinyağını sıvı altın diye tanımlar.
Zeytinyağının Sırları
1-Kuruyan ve sertleşen derinin yumuşaması için dövülmüş sarımsakla karıştırıp üstüne sürün.
2-Kuru ciltler için maske: Bir avokadoyu ezerek zeytinyağı ile karıştırın. 10 dk kadar yüzünüzde tutun ve ılık su ile yıkayın.
3-Saçlara canlılık kazandırmak için: Bir kaşık ılık zeytinyağı ile saç diplerinize masaj yapın. Havluya sarın, 30 dk kadar bekletin ve yıkayın.
4-Diş etlerinize her gün zeytinyağı ile masaj yaparsanız dişleriniz sağlam ve bembeyaz olur.
5-Cildinize haftada 2 kez biraz zeytinyağı içine damlatılmış birkaç damla limon ve bal karışımı sürerseniz kırışıklıkların önüne geçmiş olursunuz.
6-Kollarınızı ve bacaklarınızı kaya tuzu ile karıştırdığınız zeytinyağı ile ovun. Pürüzsüz bir cilde kavuşursunuz.
7-Kabızlığa karşı sabahları aç karna birkaç kaşık zeytinyağı için.
8-Ağrı, sancı ve romatizma için 2 avuç ıhlamur çiçeğini bir bardak zeytinyağı içinde karıştırarak 2 saat kaynatın. Süzün ve şişeleyin. Ağrıyan yerlere kuvvetlice masaj yaptığınızda ağrıdan eser kalmadığını göreceksiniz.
9-Sinirsel gerilimlerden kurtulmak için 24 adet zeytin yaprağını bir bardak suda 15 dk kaynatın. Süzün ve şeker ilavesiyle sabah ve akşam için.

Zeytinyagi, lezzet açisindan oldugu kadar saglik açisindan da mucizedir. Zeytinyagi, kati ve sivi bütün yaglar arasinda en kolay hazmedilenidir. Yemeklerden önce içilirse, mideyi ülsere karsi korur. Limon ya da kahveyle birlikte bir-iki kasik içilirse, kabizligi giderir ve bagirsaklara hiç bir zarar vermez. Idrar yollari ve safra kesesi rahatsizliklarinin giderilmesinde etkilidir. Zeytinyagi, anne sütüne yakin miktarda linoleik asit içerir. Yagsiz inek sütüne zeytinyagi katildiginda, anne sütünü birakmis bebekler için anne sütü gibi dogal bir besin kaynagi özelligi kazanir. Çocuklarin gastrit hastaliklari için mükemmel bir ilaçtir. Beynin gelisimini ve kemiklerin güçlenmesini hizlandirir.
Zeytinyagi, bir vitamin deposudur. A, D, E ve K vitaminlerini içerir. Bu vitaminler sayesinde hücreleri yeniler, doku ve organlarin yaslanmasini geciktirir. Beynin daha uzun süre saglikli ve zinde çalismasini saglar. Her yastaki insanin vitamin ihtiyacini giderir.
Zeytinyagi, hayvansal yaglarin tam aksine, zararli kolesterol miktarini düsürür, dolayisiyla kalp krizi riskini azaltir. Bu gerçek, Amerika ve Avrupa'da yapilan arastirmalarla kanitlanmistir. Ayrica istatistikler Akdenizlilerin kalp hastaliklarina baska bölgelerde yasayanlardan daha az yakalandigini gösteriyor. Çünkü Akdenizliler zaten binlerce yildir mutfaklarinda zeytinyagi kullaniyorlar.
Zeytinyagi cildi besler, korur ve yumusatir. Cildin ve yüzün genç görünmesini saglar. Agizda çalkalandiginda dislerin beyaz kalmasini saglar ve disetlerini güçlendirir. Binlerce yildir vücudun ovulmasinda, masajlarda, banyolarda, yüz maskelerinde ve sampuanlarda kullanilmaktadir. Bekletilmis zeytinyagi vücudun ovulmasi, derinin soluk almasi ve vücut uyusuklugunun giderilmesi için tavsiye edilmektedir.
OCAKLAR beldesinde üretilen kaliteli zeytinlerinden sizdirilan zeytinyaglari tat,koku,renk,minimum asit seviyesi bakimindan belli bir ayricalik tasir.
Yillardir her türlü yemeklerde rahatlikla kullanilan OCAKLAR zeytinyagini denemeden farkini anlamak imkansizdir.ALINTI NETTEN

PERVİN BULGAK 'DAN GÜZELLİK FORMÜLLERİ

Gençlik İksiri Bulundu

Nerede o eski, makyaj yapmadan güzel ve ışıltılı ciltlere sahip olan kadınlar?Sorunun cevabı zaten içinde, satır aralarında. Gerçek sermayemiz olan cildimize yapmadığımızı bırakmadık. O da bize matlık, sivilce, leke ve kırışıklık olarak karşılık verdi.Şimdi eski kadınlar etrafta bugünkü kadar çeşitli ürün yokken o buğulu güzelliğe nasıl sahip olmuş bir düşünelim... Eski film yıldızları botoks yokken, ya da pahalı cilt bakımı ürünleri bulunmazken nasıl efsane güzeller olmuşlar?

Peki sihirli formül nedir?
_İlk önce cilt temizlenir. (Ne ile diye soracak olursanız, steril edilmiş süt ile)
_Mısır ve maydanoz tohumlarından elde edilmiş özel olarak geliştirdiğim peeling’le gözenekler temizlenip cilt arındırılır.
_Portakal, kivi ve özel formülümle karıştırılmış maske cildi yenilemesi için 20 dakika ciltte bekletilir.
_Sonra parmakları kelebek gibi hareket eden güzellik uzmanlarınca lifting masajı yapılır.
_Ve cilt canlandırıcı kreminizin uygulaması ile bakımınız sona erer.
Bütün bunlar 30-40 dakikalık bir bakım süresinde cilde uygulanır ve size parlak ve dinamik bir görünüm sağlar.Bu bakımı denemeniz şart…

Bitkisel Maskeler
Çilek= Canlandırıcı etkisi vardır, kuru ciltlere önerilir. Ancak gerici etkisi nedeniyle 10 dakikadan fazla ciltte tutulmamalıdır. 4 çileği ezerek 1 çorba kayığı nemlendirici kremle karıştırın. Bütün yüze ince bir tabaka halinde sürün ve 5 dakika bekletin. Ayda 2 kez uygulamak yeterlidir.
Elma= Özellikle karma ciltlere öneriliyor, zira yüzün yağlı olmayan bölgelerini kurutmaz. 1 kahve kaşığı elmanın içini iyice ezerek, 2 kahve kaşığı nemlendirici kremle karıştırın ve 20 dakika yüzünüzde bırakın. Haftada 2 kez uygulayın.
Limon= Yağlıya yakın normal ve problemli ciltler içindir. Portakal maskesi gibi hazırlanır. Ancak yüzünüzde 5 dakika bekletin ve problemler düzelinceye kadar haftada 2 kez uygulayın.
Salatalık= Sıkıştırıcı ve ferahlatıcıdır. Yağlıya yakın ciltler için idealdir. Salatalığın çekirdeksiz bölümünden 1 kahve kaşığı alıp ezdikten sonra, 2 kahve kaşığı nemlendiriciyle karıştırın. 10 dakika yüzünüzde bekletin. Bu maskeyi ayda sadece 2 kez uygulayın.

Yumurta Maskesi=İki avuç buğday, iki bardak suda ezilir. İki yumurta sarısı ve bir çorba kaşığı badem yağı konulur. Yüze sürülür ve kurumaya başlayınca yıkanır ve gülsuyu sürülür.

Etkisi: Kızıl lekelerin ve sivilcilerin giderilmesini sağlar. Sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa uygulanır. Bu maske şampuan olarak kullanılabilir, saçların parlamasını sağlar.
KayısıMaskesi= Üç tutam defne yaprağı, bir tutam tarçın kayısı suyunda pişirilir. Bir adet yumurta ve yarım fincan süt karıştırılarak krem haline getirilir.Etkisi: Yüzdeki sivilceleri gidermek ve tene tazelik kazandırır. Saça uygulandığında dökülmeyi durdurur ve saçın geç ağarmasını sağlar.

MEHMET ÖZ GENÇLİK İKSİRİNİ AÇIKLADI

Anti-aging iksiri’ni ünlü kalp uzmanı Mehmet ÖZ ABD’de bir TV’de açıkladı.Gençlik İksiri sekiz farklı sebzeyle hazırlanıyor.Süper Gençlik İksiri TV’de gösterildikten sonra Amerika’da moda haline geldi.Gençlik İksiri’nin en büyük özelliği bağışıklık sistemini güçlendirmesidir.

Tarifi ise şöyle: 2 kase ıspanak,2 salatalık,1 kereviz,4/1 çay kaşığı zencefil kökü,maydanoz,2 elma, 1 tutam ıhlamur, yarım limon.

Hazırlanışı: Ispanak iyice yıkanıp karışımın içine çiğ olarak konuluyor.Bunları karıştırıp iyice hazırladıktan sonra bu iksir günde 3–4 bardak içilmeli.Mehmet öz’e göre dopping etkisi yapan bu formül asla kilo aldırmıyor.Bu iksirin içindeki Anti oksidan deposu insanlara sağlıklı,kilosuz bir hayat keşfettiriyor. Bu karışım her yaştaki insanlar için uygundur.Beslenme ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılıyor. Bu iksiri diyet yapanlarda içebilir.

PAUNSETHİA-ATATÜRK ÇİÇEĞİ-YILBAŞI ÇİÇEĞİ

ATATÜRK ÇİÇEĞİ:Kırmızı yada beyaz yapraklı,sarı çiçekli,kısa boylu süs bitkisi.(Atatürk zamanında Türkiye'ye getirildiğive Atatürk çok beğendiği için onun adı verilmiştir).
Atatürk çiçeği kışın yapraklarını dökmeyen,kısa bolu bir çalıdır.Anayurdu Meksika'da 3-4m kadar boylanabilir.Sivri uçlu,genişce oval yaprakları,alev kırmızısı(al) yada krem beyazı rentedir,bitkiye dekoratif bir görünüm verir,çiçekleri yeşilimsi sarı renktedir,ama dikkati çekmez,bürgüleriyse nar kırmızısıdır.Kuru havalı yerlerden hoşlanmaz,rüzgara ve direkt ışıga karşı korunmak ister Çelikle üretilir.
Boy:400 cm
Özellikleri:Beyaz,Kırmızı,Pembe yapraklı olabilir.
Neresi Uygun?:Işık sevdiğinden salonlar idealdir.
Bakımı:çiçeklenme mevsiminde 15 ila 23 derece arasında tutulmalıdır.bu dönemde çok fazla neme ihtiyaç duyar.nemsiz ortamlarda,çok sıcak ve soğukta alt yaprakları kuruyabilir.yapraklarındaki renklenme kışın başlayarak ilkbahara kadar sürer.Renklenme bittikten sonra bitki kökünün 15–25 cm üstünden budanmalıdır.Saksısı değiştirilerek eylül ayına kadar aydınlık bir ortamda tutulmalıdır.Eylülden sonra 2–3 ay günde 14–16 saat karanlıkta bırakılarak,yapraklarının tekrar renklenmesi sağlanabilir.
Sorunları ve çözümleri:Nem eksikliği,ısı yükselmesiyle yaprak uçlarında ve çiçeklerde kuruma görülebilir.Daha düşük ısıdaki bir ortama alınmalı ve nem ihtiyacı karşılanmalı.Soğukta kaldığında yaprakları sararmadan aniden dökülebilir.Çok sulandığı takdirde yapraklarda sarkma ve dökülme olabilir.
Not:Bakımı zordur.Bakımkurallarına çoğu zaman uyulmadığı için sezonluk bir bitki olarak düşünülür.

CİLT İÇİN YUMURTA PEELİNGİ

1 yumurta sarısı

1 tatlı kaşığı yoğurt

1 yumurta kabuğu (havanda ezin )

1 çay kaşığı toz şeker

Hepsini iyice karıştırın sonra yüzünüze 5 dakika kadar masaj yaparak sürün 30 dakika kadar yüzünüzde bekletin sonra ılık suyla iyice yıkayın.Bu peeling yüzdeki siyah noktalarada iyi geldiğini göreceksiniz.

Pervin bulgak'tan diş macunu,eller için koruyucu krem,cilt için peeling

Pervin bulgak'tan diş macunu,eller için koruyucu krem,cilt için peeling

EL İÇİN KORUYUCU KREM

1 tatlı kaşığı kil

1 tatlı kaşığı kayısı yağı

2 adet yumurta sarısı

1 tatlı kaşığı lavanta yağı

Hepsini karıştırın ellerinize iş yapmaya başlamadan önce sürün sonra iş eldiveninizi giyin. İşiniz bittikten sonra eldivenlerinizi çıkartın sonra ellerinizi yıkayın .Yumuşadığını göreceksiniz.Bu karışımı ayaklarınız içinde rahatlıkla kullanabilirsiniz.Ayaklarınıza sürdükten sonra çorap giyin ayaklardaki çatlaklara çok iyi geliyor.

DİŞ MACUNU

4 çay kaşığı karbonat
1/2 çay kaşığı tuz


4 çay kaşığı gliserin

15 damla nane esansı (birbuçuk çay kaşığı)

3 damla bergamut esansı

Sıvı hale gelinceye kadar karıştırın.Göreceksiniz dişlerinizin nasıl beyazladığını. Karışımı hazırladıkdan sonra 1 ay kadar saklanabilir.

SINAV MARATONUNDA BESLENME

Sınav maratonu süresince alışkanlıklarımızın farkına varmak ve doğru beslenmek önemlidir.Öncelikle kahvaltı yapmak,aç karnına kahve içmemek,mideyi uzun süre aç bırakmamak,az ancak sık yemek,çikolata..... gibi atıştırmalıklar yerine meyve yemek ,anti-stres besinleri tüketmeye özen göstermek gerekir.





ÖNEMLİ:Anti-stres maddeleri mineral olarak kalsiyum(süt ürünleri ve yeşil sebzeler)ve magnezyum'da (kepek,çavdar,baklagiller,bal kabağı ve ay çekirdeği) bulunur.

NE YEMELİ?

Karbonhidratlı yiyecekler:Karbanhidrat tüketimi beyindeki serutinin maddesinin seviyesini yükseltir.Bu madde bizi strese karşı korur.(pirinç,patates,makarna,ekmek.)

Lifli yiyecekler:Günlük en az 25 gr lifli yiyecek tüketmeliyiz.Lifli yiyecekler sindirim sistemini rahatlatır.(meyveve tahıllar).
Meyve: Çok meyve tüketmek kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar.MUZ:Mutluyken daha iyi öğreniriz ve enerjimiz pozitiftir.muz, beyne mutluluk veren serotonin içerir.Doğal ve yararlıdır.ÇİLEK:Lifli madde içerir.150 gramı stresin yarattığı etkiyi ortadan kaldırır.

Yeşil salat:Stresli yoğun tempo nedeniyle uykusuzluktan şikayet edenler,akşam yemeğinde büyük bir tabak yeşil salata yemelidir.Çünkü salatanın içindeki maddelerin rahatlatıcı ve besleyici özelliği bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Zeytinyağı:Bitkin,yorgun,hassas ve kırılgan mısınız? Bu durumu gidermek için saf zeytinyağlı bir kase salata ya da bir avuç fındık yemeniz önerilir.Çünkü bitkisel yağlar enerjiye dönüşen E vitamini yönünden çok zengindir,vücudun çeşitli hücrelerine daha fazla oksijen gitmesini,alyuvarların çoğalmasını sağlar.Sonuçta kalp ve kan dolaşımı düzene girer,solunum sistemi güçlenir ve beyin hızla çalışmaya başlar.Bu demektir ki ne konsantrasyon güçlüğü çekersiniz ne de yorgunluğunuzdan eser kalır.

Çinko:Vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir.Kepekli ekmek,mercimek,nohut,kuru fasulye gibi baklagillerle,fındık,kiraz ve kayısı da bulunur.
Baklagiller:100 gr mercimek ve 3 mg çinko 230 kalori içerir.Baklagiller aynı zamanda protein,kalsiyum,demirve magnezyum da içerir.Protein ihtiyacını et yerine baklagillerden temin edebilirsiniz.

Magnezyum:Metabolizmayı düzenler ve kasların gelişmesini sağlar.Eksikliği halinde halsizlik,kramplar,kas problemleri,bellek zayıflığı,baş dönmesi,uykusuzluk gibi problemler ortaya çıkar.Fındık,ceviz gibi kuruyemişler,çikolata,karides ve yeşil yapraklı sebzeler bol miktarda magnezyum içerir.

Kuruyemiş:Badem,fındık ve ceviz gibi kuruyemişler oldukça yağlı besin maddeleridir.Ancak az miktarda tükettiğinizde yorgunluk,halsizlik ve tırnak güçsüzlüğü şikayetleriniz azalır.100 gramında 180 mg magnezyum bulunan kuruyemişler,kalsiyum,fosfor ve çinko içerir.

B1 ve B6 vitaminleri: Konsantre olamıyor,yaptığınız işe tam anlamıylla kendinizi veremiyor ya da kendinizi sürekli yorgun hissediyorsanız B1 ve B6 vitaminleri açısından zengin yiyeceklerle beslenmelisiniz.B1 ve B6 vitaminleri aynı zamanda sinir sisteminin daha iyi çalışmasını sağlar. Eğer kendinizi çok fazla stres altında hissediyorsanız bir avuç yer fıstıgı yemeyi deneyin, sinirlerinizin gevşediğini göreceksiniz. B1 VİTAMİNİ:Buğday,pirinç,mısır,yulaf,darı,çavdar ve bunlarla yapılan besinlerde,kepek ekmeğinde ve mantarda bulunur.B6 VİTAMİNİ:Kümes hayvanları,sığır ve koyun eti,karaciğer,yumurta ve sütte bulunur.

Karaciğer:Öğrenciler ve sporcular için çok faydalıdır.Bol demir,fosfor ve çeşitli vitaminler içerir.Kansızlık için bir birdir.Haftada bir kez kişi başı 100gr yenmelidir.

Balık: Finlandiya'da yapılan bir araştırma,bol balık tüketiminin"stres"riskini düşürdüğünü ortaya çıkarmıştır.

Su:Besinlerin vücuda alınmasını,sindirimin kolaylaşmasını,hücrelerle taşınmasını ve zararlı öğelerin vücuttan atılmasını sağlar.Ayrıca su,vücut ısısının denetimi için gereklidir.

Meyve çayları ve ılık süt:Günün stresinden uzaklaşmak ve iyi bir uyku çekmek için bire birdir.

Turunçgiller:Turunçgillerin hepsi insana özgüven aşılar umut saçar.

Limon: Cvitaminindendolayı canlandırır,algılama yeteneğini arttırır.

Bezelye:Çok çalışmaktan yıpranmaya karşı bezelye yiyin.

Havuç:Hatırlama yeteneğini arttırır,günde küçük bir tabak havuç salatası iyi gelir.

Marul:Üzerinizdeki endişeyi azaltmak,hata yapabileceğiniz saplantısını aklınızdan çıkarmak için marul yiyin.

Lahana:Trioit bezinin aktivitesini azaltır,bu da sinirliliğe iyi gelir.Sınav öncesi yaşanan stresi azaltmak için önerilir.

NE YEMEMELİ?

Kafein:İçinde kafein bulunan maddeleri sıkça tüketmek strese karşı dayanıklılığımızı azaltır.Bu nedenle kahve,çay,kola ve her tür asitli içeceklerin tüketimini minumuma indirmek gerekir.

Şeker:Doğal olmayan şekerleri tüketmenin bir faydası yok.Enerji veren doğal şekeri meyve,bal yada pekmezden almak yararlıdır.

Kırmızı et:Aşırı tüketimi strese karşı bizi korumasız bırakır. Bu nedenle tavuk yada balık eti tercih edilebilir.

KIŞ İÇİN BAKIM TÜYOLARI

* Banyodan sonra mutlaka uygun nemlendiriciler kullanın. Hatta yıkanırken yağlı temizleyiciler, nemlendiricili sabunlar kullanılmasında yarar var.
* Her sabah yüzünüzü yıkadıktan sonra uygun nemlendirici sürün. Kışın daha fazla nemlendiriciye ihtiyaç duyabileceğinizi gözardı etmeyin.
* Yıkanırken kurutmayan sabunlar, saçınız çok kuruysa yağ içeren şampuanlar kullanın.
* Her banyo sonrası, cildiniz çok kurumadan vücudunuzun her yerini nemlendirin.
* Bol su için.
* Biotin, çinko, folik asit, omega 3 yağ asitleri bakımından zengin beslenin.
* Haftada 1-2 kez, yüzü tahriş etmeyen, ölü derilerin atılmasına da yardımcı peeling (soyucu) jeller kullanın. Bunların vücut için olanları hem cildin ölü derilerini temizler hem kıl köklerindeki keratin tıkaçları ortadan kaldırır. Bu kıl dönmelerini ve batık kıl oluşumlarını da önler.
* Hava şartlarına uygun giysiler seçin. Soğuklarda, çok kalın giymek yerine, ince ama kat kat giysileri tercih edin. Terleten sentetik giysiler, mantar hastalıkları riskini artırır.

Bunlardan sakının

Kışın daha depresif olduğumuz, iştahımızın arttığı kesin. Ancak her kışı yaz takip ediyor. Fazlalıklar, ihmal edilenler birkaç ay sonra göze batacaktır. Kışın:

* Aşırı kalorili ve ağır yiyeceklerden
* Nemlendiricisiz sokağa çıkmaktan
* Susuz kalmaktan
* Soğuk ve rüzgardan
* Yıkanmayı geciktirmekten
* Dudaklarınızı bakımsız bırakmaktan
* Ellerinizi kremsiz ve eldivensiz bırakmaktan sakının.

Dudaklara bariyer

Vücutta soğuktan, rüzgardan, ayazdan en fazla etkilenen yer, dudaklar. Dudakları yıpranmaya karşı korumak şart. Bu sadece görünüm için değil, çatlakların yol açtığı ağrıların önlenmesi için de gerekiyor.

* Kayak pistinde ve sokağa çıkarken içinde SPF bulunan koruyucu kullanmayı ihmal etmeyin
* Çatlayan dudakları toparlayan özel ürünlerden destek alın. Bunların üstüne de ruj sürebilirsiniz.
* Dudaklardaki kan dolaşımını hızlandırmak için esmer şekerle dudak kremini karıştırıp dudaklarınıza sürün. Sonra ılık suyla ıslatılmış çok yumuşak bir diş fırçasıyla hafifçe ovun ve durulayın
* Pudra oranı fazla, uzun süre kalıcı rujları dikkatli kullanın.

Kaynak : Hürriyet

SİYAH NOKTALAR VE TEMİZLİĞİ

Siyah noktalı cilt yağlı ise günlük temizlik için kükürtlü sabun kullanabilir. Siyah noktalar genellikle ciltlerine bakmayan, temizliğe önem göstermeyenlerde görülür.

Umumiyetle yağlı ciltler de olduğu gibi ,karma ciltlerde, bakımsız ve bazı rahatsızlığı olan kuru ciltlerde de görülebilir. Siyah noktaları olanlar temizliğe, komprese,masaja,maskelere, bakım ve temizliğe daha fazla özen göstermelidir.

Siyah noktaları asla tırnaklarla sıkmayın aksi halde gözeneklerin genişlemesine ve ileride cildinizde delik deşik olmasına meydan verebilirsiniz,ayrıca siyah noktayı çıkartmaya çalışırken kanatmak,etraftaki mikropların kana karışmasına sebep olur ve orada sivilce meydana gelmesine sebebiyet verir ve ufacık bir hatayı bir leke olarak hayatınız boyunca taşımanıza sebep olabilirsiniz.

Siyah noktalar, genellikle burun üzerinde, çenede, alında, burun yanlarında ve bazen de yanaklarda olabilir. Siyah noktalar birkaç tane olabildiği gibi serpme olarak da olabilir. Siyah nokta kuru ciltte görülüyorsa cilt asla sabunla yıkanmamalıdır.

CİLDİNİZ İÇİN DOĞAL MASKELER

Sirke ile Gelen Güzellik

Sirke ,cildin dış yüzeyini ölü hücrelerden arındırıp elastiki liflerin üretimini artırır. Soğuk hava nedeniyle yıpranan cilde yumuşaklık ve esneklik kazandırır.30 lu yaşlardan sonra ciltte yenilenme yavaşladığından cilt esnekliğini kaybedip kırışıklara neden olabilir.

Derin Temizlik

Yarım çay bardağı tatlı badem yağının içine 7-8 damla sirke ilave edip karıştırın. Akşamları yatmadan önce 1 ay boyunca haftada 3 defa cildinize sürün bu karışım hücreleri koruyor.

Aknelere Karşı Tonik

Yarım litrelik şişeyi gül yaprakları ile doldurun. Üzerini örtecek kadar sıcak su doldurup ağzını kapatıp 2 gün bekletin. Süzün 1 kahve fincanı sirke ile karıştırın,karışımı bir parça pamuğa döküp cildinize yedirerek sürün kuruyuncaya kadar bekleyip ılık suyla durulayın.

Kil ile Gelen Güzellik

Kış aylarında cildinize haftada bir uygulayacağınız besleyici kil maskeleriyle koruyun. Kil , cilt kızarıklığını giderir ve cilde pürüzsüzlük kazandırır.

Besleyici Maske

Kil zengin içeriği ile cildi besler. Kil maskesi için 1 avuç kili 2 çorba kaşığı ılık su ve birkaç damla zeytinyağı ile sulandırıp, göz çevresi hariç tüm yüzünüze ve boynunuza sürün. Eğer cildiniz yağlı ise karışıma birkaç damla limon suyu ilave edin. Eğer cildiniz kuru ise bir tatlı kaşığı bal ekleyip karıştırın 5 dakika bekletip ılık suyla durulayın.

BURUNDAKİ SİYAH NOKTALARIN TEMİZLİĞİ

Siyah noktaların temizlenmesi için kompres yapılmalı, bunun için yarım litre su bir miktar kuru papatya, nane veya ıhlamur ilave edilir 20 dakika kaynatılır.

Sonra ateşten indirilir ve cildinizin dayanabileceği kadar bir ısıyla kompres havlu su ile yüzünüze kompres yapılır ve havlu soğuyuncaya kadar bekletilir,bu kompres dört defa tekrarlanır.

Kompres işlemi bittikten sonra bir miktar bira mayası ılık süt ile karıştırılır ve yüze sürülür, kuruyuncaya kadar bekletilir. Önce sıcak sonra buzlu su ile yıkanır.

CİLDİNİZ İÇİN DOĞAL MASKELER

Kırışıklıkları Önleme
Adaçayı ve papatya özü ile zenginleştirilmiş kil maskesini göz çevresi hariç temizlenmiş cildinize sürün.10-15 dakika bekletip ılık su ile yıkayıp cildinize nemlendirici sürün.
Kahverengi Cilt Lekeleri
Kahverengi cilt lekeleri ve kızarıklıkları hafifletmek ve cilt lekelerini gidermek için kil maskesi etkili bir yöntem. Ancak klasik kil maskesinin içine bu kez yaban mersini püresi ilave edilmelidir.
Ölü Hücrelerden Arınma
Özellikle beyaz kil ciltteki ölü hücreleri arındırıcı özellik içerir. Beyaz kili biraz su ile yumuşatıp koyu bir krem kıvamına gelinceye kadar karıştırın. Göz çevresi hariç yüzünüze ve boynunuza sürüp 10 dakika bekledikten sonra ılık su ile yıkayın. Yumuşak havlu ile tampon yaparak kurulayın.
Sivilcelerden Arınma
Sivilceleri sıkmayın,kurumasını bekleyin. Beyaz kil maskesine 2damla limon suyu ve 2 damla zeytinyağı ilave edip karıştırın.Akşam yatmadan önce pamuklu kulak çubuğunu karışıma batırıp sivilcelerin üzerine hafif bastırarak maskeyi yedirin ve bir süre bekledikten sonra yüzünüzü yıkayın.

YAŞLARA GÖRE CİLT BAKIMI

Ergenlik çağı ve 20/li yaşlar

Ciltte akne ve yağlanmanın görüldüğü yaşlardır .etkili bir cilt bakımı ile ciltteki yağlanmayı dengeleyip cildin görünümünü pürüzsüz hale getirebiliriz

Sabah ve akşam cildimize uygun ürünlerle yüzümüzü temizleyip toniklemeliyiz.

Yağlı ciltler için üretilmiş,nemlendirici ile cildi nemlendirmeliyiz.

Haftada bir yada iki defa arındırıcı maske kullanarak cildi yağdan ve ölü hücrelerden arındırıp daha canlı görünmesini sağlayabiliriz.

30/lu yaşlarda cilt bakımı

Bu yaşlarda ciltteki yağ üretimi azaldığından ciltte kurumalar başlar.kuruyan ciltte ince çizgiler ve kırışıklar ortaya çıkar ,bundan dolayı bu yaşlarda cildin nem dengesini koruyacak ,cilt tipine uygun nemlendirici seçilmelidir.

Her gün sabah ve akşam ,kremsi temizleyici ile cildimizi temizleyip ,alkolsüz tonikle yüzümüzü silmeliyiz.

Gündüz nemlendiricimiz güneş koruma faktörlü olmalı,göz kremi kullanmaya bu yaşlarda başlamalıyız.ayrıca besleyici özelliği olan gece kremini kullanıp her gece yüz ve boyun bölgenize uygulanıyınız.

40 yaş ve üzeri bakım

Cilt kurumaya başlar ,hassaslaşır ,sarkmalar başlar ve cilt esnekliğini kaybeder.ilerleyen yaşlarda güzel bir cilde sahip olmak istiyorsak,zengin içerikli cilt bakım kremlerini tercih etmeliyiz.

Her gün sabah akşam cildimize uygun temizleyici ve tonikle cildinizi temizleyip nemlendirelim.bu yaşlarda mutlaka göz kremi ve gece kremi kullanılmalı ayrıca haftada bir defa arındırıcı maske uygulayınız.

SİYAH NOKTALAR İÇİN KİL MASKESİ

Üç çorba kaşığı kilin üzerine üç çorba kaşığı sıcak su, üç damla zeytinyağı koyarak karıştırın. Çamuru göz kenarlarına ve dudaklarınıza bulaşmayacak biçimde yüzünüze sürün.

Cildinizin gerginleşme durumuna göre 10 dakika kadar yüzünüzde tutun. Sonra ılık limonlu suyla yüzünüzü temizleyip bol duru suyla yıkayın. Bu maske özellikle sivilceli ve siyah noktalı ciltlere uygundur. Bu maske en az bir hafta arayla yapılmalıdır.

Limon suyu ve yoğurt karışımı siyah noktaların bas düşmanıdır. 2 yemek kaşığı yoğurt ve 1 yemek kaşığı limon suyunu iyice karıştırdıktan sonra , gözlerinize gelmeyecek şekilde tüm cildinize sürün..yaklaşık 20 dakika sonra kuruyunca , ilik suyla yıkayarak çıkarın.

Bu maskeyi haftada bir kez kullanmak yeterli olacaktır...Limon suyu ; ciltteki siyah noktaların kaybolmasına yardımcı olduğu gibi , cildi dezenfekte eder ve sivilceleri kurutur..Yoğurt ise ; cildi nemlendirir,besler ve yağ miktarını dengeler...

18 Şubat 2008 Pazartesi

tutuklularda cinsellik

Toplum yasa ve kurallarıyla çelişen davranışlarda bulunanlar “cezaevleri” ne kapatılıp hürriyetlerin kısıtlanması şeklinde cezalandırılmaktadır. Kişinin cezaevine kapatılmasına yol açan nedenler çok çeşitli olduğu halde aynı şekilde ve bir arada cezalandırılmaları çağdaş hukuk ve psikoloji uzmanlarınca eleştirilen ve örneğin, her türlü hastalığa -değişik dozlarda olsa bile- aynı ilacın verilmesi kadar olumsuz ve anlamsız olarak nitelendirilmektedir. Modern hukuk anlayışı cezaevine kapatılma olayını ”topluma örnek olun­masını” değil de “kapatılan kişinin ıslah edilmesi” amacına yönelmiş bir davranış saydığından eski çağlardan kalmış olan cezaevleri kurumlarının bu amaca hangi oranda hizmet edebildikleri sorusu artık yer yer ele alınmakta ve çeşitli deneyler yapılarak “kapatılan kişinin ıslah edile­bilmesini” sağlayan en olumlu yolun ne olduğu araştırılmaktadır. Bu konudaki araştırma ve deneyler ekonomik bakım­dan en kalkınmış toplumlarda bile yavaş ilerlemekte olumlu ıslah kurumları hâlâ yaygınlaşmamış bulunmaktadır. Gerek yeryüzünde gerekse özel olarak toplu­mumuzda bu konunun üstünde durulma oranı diğer sorunlar arasında henüz yetersiz bir bölüm kapsamaktadır. Her konuda olduğu gibi, bu sorunu ele alanlar çoğaldıkça, konu kamuoyuna mal edildikçe üzerine eğilme yoğunlaşacak ve olumlu formüllerin bulunması şansı çoğalacaktır.

transvestizm

Transvestit, bir takım ruhsal sorunlar­dan ötürü karşı cinsle ilişki kuramayıp cinsel heyecan ve doyum için kendisi karşı cinsin kılığına bürünen kişidir. Transvestizm genellikle erkekler arasın­da görülür. Kadınlarda transvestizm olgusu son derece enderdir. En olağan transvestizm uygulaması, kadın giysile­rine girdikten sonra aynada kendini seyrederek mastürbasyon yapmaktır, Dişi giysilerin sağladığı yumuşak du­yumlardan haz alınır. Bunlar aynen bir kadının bedenine dokunurken alınan haza benzer duyumlardırToplumun erkekliğe verdiği özel anlam­ları kendi benliğinde taşımadığını gören, erkeklik konusunda güvensiz olan bazı erkekler, kadın gibi giyinmekten teşhirci bir tad alırlar. Bazıları da sadomazohist eğilimlerinden ötürü dar korse, ince topuklu ayakkabı gibi rahatsız ve kısıtlayıcı kadın giysilerine girmekten hoşlanırlar. Bu tür giysiler yardımıyla yarattıkları kadın tipi, çoğu kez olağan­üstü baştan çıkarıcı, erkek arzularını kamçılayan bir düş yaratığıdır. Transvestit erkek, ruh yapısının derin­liklerinde kadınlıkla özdeşleşmektedir. O da fetişistler gibi eşyaları kişilerin yeri­ne koymaktadır. Fakat farklı olan, eşyaları kendi üstüne giymesidir. Böyle­ce gerçek yaşamda ilişki kuramadığı düş yaratığı, olağanüstü ve baştan çıkarıcı kadınla kendini özdeşleştirmektedir. Transvestizmin nedenleri kesin olarak bilinmese de doğumdan önce hormon bozuklukları ve çocukluk çağlarındaki ruhsal etmenlere bağlı olduğu düşünül­mektedir. Çocukluklarına bakacak olur­sak genellikle cinsel rolü üstlenmek için gerekli olan anne ya da babayla özdeşleşme sürecinde bir bozukluk olduğunu görürüz. Olması gerekenin aksine erkek çocuk baba yerine anne ile özdeşleşme yaşamıştır. Psikanalistlerin transvestizm olgusunu açıklarken kul­landıkları sav, yine bu özdeşleşme süreciyle bağlantılıdır. Fakat burada transvestitin kadınla özdeşleşmesi gö­ründüğü kadar basit değildir. Bu kadın, fallus taşıdığı düşlenen ruhsal açıdan erkeksi, hakim bir kadındır. İncelenen pek çok örnekte transvestitlerin bu tip annelere sahip oldukları görülmüştürBu cinsel sapma türünü eşcinsellikle karşılaştırmamak gerekir. Kinsey’in de belirttiği gibi, “Transvestizm ile eşcin­sellik apayrı olgulardır ve transvestitlerin pek azı fiziksel ilişkilerinde eşcinselliğe yönelirler.” Ancak transvestizm statik bir durum değildir ve çoğu kez karşı cinse yönelik özdeşleşme eğilimi giderek artar

Transvestizmin en çok cinsel coşku anlarında kadın gibi giyinerek mastür­basyon yapma şeklinde uygulandığını belirttik. Bunun yanısıra, daha derin saplantıları olan bazıları sürekli olarak kadın kimliğini üstlenmek isterler. Bu duruma transse.süellik denir. Bu sînıf-landırmaya giren erkeklerin zaman zaman bir cerraha baş vurarak cinsiyet­lerini değiştirmek istedikleri olur. Aslın­da cinsiyetleri belirsiz olarak doğan bazı bahtsız bireyler gerçekten bu tür ameliyatlara gerek duyabilirler. Belli belirsiz biçimde var olan bir cinsiyetin özellikleri vurgulanarak diğer cinsiyet özellikleri ortadan kaldırılabilir. Fakat normal organlara sahip birinin cinsiyetini değiştirmek, bundan çok farklı ve elbette olanak dışı bir şeydir. Hadım edilmeyi kabullenmek ve sürekli olarak kadın görünümünü benimsemekle ruh­sal sorunlarına çözüm bulacaklarını düşünenler, bu müdahaleyle geçici bir rahatlama yaşayabilir. Fakat erkeklikten vaz geçmekle kadın olunamaz. Cerrahın uyguladığı organ değişiklikleri ancakyüzeysel ayrıntılar olarak kalır. Örneğin yapay dölyolu aktif bir organ olmadığı gibi, zevk duymaktan da yoksundur. Transvestizm, aynen fetişizm gibi genel­de erkeğe özgü bir cinsel sapmadır. Kadınların erkek giysilerini seçtikleri pek sık olarak görülür, ama bunda genellikle saplantı özelliği yoktur. Kadınların erkek olmaya özenmeleri, erkek giysilerini erkek yerine koymaları anlamına gel­mez. Toplum, bu konuda da kadınlara karşı erkeklere olduğundan daha hoşgö­rülü davranır. Bazı transvestitler de bu saplantıdan hayatlarını kazanırlar. Gece klüpleri, vb. yerlerde kadın kılığında gösteriler yaparak seyirciyi eğlendirirler

tutukluk

1- Bazı içgüdü, heyecan ve isteklerin bir takım nedenler yüzünden frenlenmesi ve bunların üst üste yığılması sonucu kişinin tinsel yapısında ortaya çıkan güçsüzlük ve bazı tinsel yeteneklerin yitirilmesi ‘

2- Psikopatik ve nevrotik (sinirsel) kendine güvensizlik yüzünden’ ortaya çıkan ve kişinin kendini kabul ettirmesi­ni, kişiliğini onaylatmasını engelleyen tutukluk.

3- Melankoli ve bedbinlik yüzünden meydana gelen (depresyo

erkekte saç dökülmesi

erkeklerde saç dökülmesi Hazırlayan :Prof. Dr. Nilgün Atakan, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Erkek tipi saç dökülmesi saçta androjenlerin etkilerine karşı kalıtsal bir duyarlılık nedeniyle oluşur. İnsanlardaki, özellikle erkeklerdeki saç dökülmelerinin %95 gibi büyük bir bölümünü oluşturur. Beyaz ırkta diğer ırklara göre daha fazla görülmektedir. Tüm erkeklerin üçte ikisinde klinik olarak gözlenen bir erkek tipi saç dökülmesi olduğu varsayılmaktadır.

Erkek tipi saç dökülmesi klinik olarak ilerleyen yaşla birlikte giderek artan bir seyir gösterir. 20 yaştan sonra başlayan alın-saç çizgisinin giderek önden arkaya doğru ilerlediği ve açılma alanlarında dağınık, seyrek saçlar bulunduğu görülür. Saç foliküllerinin ilerleyen biçimde minyatürleşmesi sonucunda kafa derisinde gözle görülür saç dökülmesi ortaya çıkar.

Saçlı deride testosteronun dihidrotestosterona dönüşümündeki hızlanma ve dihidrotestosteron miktarının artışı normal saç kıllarının, büyümeyen cılız vellüs tipi kıllara dönüşümünü sağlar.

Testosteronun dihidrotestosterona dönüşümünü sağlayan enzim redüktaz enzimi olup, muhtemelen erkek tipi saç dökülmesinden birincil olarak sorumludur. Günümüzde erkeklerin en önemli kozmetik problemi olan erkek tipi saç dökülmesi nin önlenmesi veya giderilmesi ile ilgili araştırmalar insanlık tarihi kadar eskidir. Piyasada yüzlerce bitki ve yosun ekstrelerinden hazırlanan çeşitli losyon, şampuan ve haricen kullanılan karışımların yaygın olarak kullanıldığı erkek tipi saç dökülmelerinde etkinliği bilimsel olarak gösterilebilmiş sadece iki preparat mevcuttur. Bunlardan ilki antihipertansif bir ilaç olan minoxidilin %2 ve %5′lik solüsyon şeklindeki formları erkek tipi saç dökülmelerinde kullanılabilir. Etki mekanizması kesin olarak bilinmemekle birlikte saçlı derideki kan akımını arttırarak saç gelişimini sağladığı ileri sürülmektedir. Erkek ve kadın hastalarda da kullanılabilen minoxidil, topikal formlarda oldukça güvenli bir ilaçtır. Nadiren görülen kan basıncı düşmesi, saçlı deride irritasyon, kızarıklık, yanma, kaşıntı ve kuruluk istenmeyen yan etkileri arasındadır.

Son yıllarda geliştirilen ve erkek tipi saç dökülmelerinde oldukça etkili olduğu bildirilen bir diğer ajan ise finasterid etken maddeli ağız yoluyla alınan bir ilaçtır.Tip II -redüktaz enzimini inhibe ederek, testosteronun dihidrotestosterona dönüşmesini engelleyerek serum ve saçlı derideki dihidrotestosteron düzeyini azaltır. Günlük 1 mg. dozda finasterid’in 2 yıldan uzun süren klinik çalışmalarda saç dökülmesini durdurduğu veya yavaşlattığı ve saç büyümesini arttırdığı gözlenmiştir. Tedaviye başlandıktan itibaren 3. ayda iyileşmenin gözlendiği ilaç tedavisi sırasında yapılan çalışmalarda ciddi bir yan etki oluşmadığı bildirilmektedir. Tedavi sırasında %1-2 oranında ortaya çıkabilecek cinsel isteksizlik, erektil disfonksiyon ve ejekülat volumünün azalması dışında yan etki gözlenmemekte ve istenmeyen tüm etkilerin geri dönüşümlü olduğu vurgulanmaktadır. Finasterid gebe ve gebe olma olasılığı olan kadınlarda kontrendikedir. Ayrıca yapılan çalışmalar finasteridin erkek tipi saç dökülmesi olan postmenapozal kadınlarda etkisiz olduğunu göstermiştir.

prostat bilgi

prostat karnseri prostat tedavisi prostat hakkında bilgi
Dış görünüşü ile tabanından idrar torbasına yapışık bir kestaneye benze­yen prostat, dar bir geçitle birbirlerine bağlanan iki eşit parçadan oluşur. Prostat bezinin tamamı 30 ila 50 kadar boru ve torba biçiminde ayrı ayrı keseciklerden ve meni torbasının çevre­sinde son bulan iki büyük, onbeş kadar da küçük damardan oluşmaktadır. Bu damarlar idrar borusunun oluklarıdır, idrar borusunun içyüzeyini kaplayan zar üstünde ise küçük bir çıkıntı halinde sperm keseciği bulunmaktadır. Uzun sperm fışkırtma kanalı prostatın içinden

geçerek idrar borusuna ulaşır. Prostat, idrar borusunu çevrelemektedir. İdrar borusunun salgıladığı sıvının belirli bir miktarı prostatta toplanır ve meni akıtma anında kaygan kas lifleri aracılığıyla dışarı fırlatılır. Akan meninin büyük bir bölümünü meydana getiren bu salgı aynı zamanda meniye özgü kokuyu verir. Prostat salgısının esas özelliği, meninin pH derecesinin (Asitlilik ya da alkalilik derecesi) 7.3, yani hafif alkalik olmasını sağlayarak spermler için ideal ortamın sağlanmasına katkıda bulunmasıdır. Son yıllarda cinsel birleşme sırasında dölya-tağının kasılmasını ve böylece spermleri içeri alabilmesini sağladığı da saptan­mıştır.

Prostat büyümesi, orta yaşını aşmış erkeklerde pek de ender olmayan bir bulgudur. Gerektiğinde muayenesi ma­kattan sokulan parmakla yapılır. Aşağı yukarı elli yaşlarından sonra idrar borusu çevresindeki bu doku hücreleri şişmeye başlar. İlk başta acı vermeyen, tehlikesiz bir şişkinliktir bu. Daha çok

idrar borusunun iç yüzeyini kaplayan zarın altındaki bezler büyür. Prostatın kendisinde önemli bir irileşme olmaz. Tam tersine, uğradığı baskının etkisi ile önce büzülür daha sonra da şişen hücrelerin çevresine bir kılıf örter. Özellikle geceleri sık sık idrar yapma ihtiyacı duyulur. Fakat uzun bekleyişler­den sonra ancak çok az bir miktar idrar gelir. Karın boşluğu adeleleri bütün güçleriyle kasılarak bunu önlemeye çalışırlarsa da daha güçlü olan idrar torbası kasları bütün torbayı boşaltmak için uğraşırlar. Prostat büyümesine fazla içki, ayakları üşütme, peklik, uzun süre oturmak ve cinsel heyecan olumsuz etki yapar. Çaresi, yeterince hareket etmek ve bağıksakları yumuşatıcı perhiz yap­maktır. Erkeklik hormonunun prostatı büyütücü bir etkisi olduğu dikkate alınmalıdır.

Prostat büyümesinin ileri dönemlerinde laçka olan idrar torbası artık tam anlamıyla boşalmaz. Bir süre sonra da hiç idrar yapamama tehlikesi baş

gösterir. Bu durumlarda hekim müdaha­lesi gereklidir. Son zamanlarda projes-teron türevi hormonlarla büyümüş orga­nın bir dereceye kadar ufaltılabileceği gösterilmişse de, kesin tedavisi çok kere prostatın ameliyatla alınmasıdır. Bu durumda da olası bir idrar yolları enfeksiyonuna karşı önlemler mutlaka alınmalıdır.

Prostat iltihabı ise idrar borusu iltihabı­nın yukarıya çıkarak ya da idrar yolları iltihabının aşağıya inerek prostata bulaş­ması sonucu ortaya çıkar. Zayıf bir olasılıkla kan dolaşımı ile de bulaşabilir. Sözgelimi, bademcik ve burun deliği iltihapları, çürük dişler ya da lenf yolu üstündeki aksaklıklar (makat yaraları, kalın bağırsak iltihaplan) prostat iltihap­larına yol açar. Belsoğukluğu ve verem bakterilerinden başka birçok mikrop da prostat iltihabını doğurucu etkenler olarak sayılabilir, Hastalığın belirtileri, ateş yükselmesi, prostatın şişmesinden dolayı, idrar zorlaması, idrar sırasında acı duyulması şeklindedir. Apış arasında ve idrar torbasında sancı başlar. Sık sık akıntı meydana gelir. Kronik iltihaplan­malarda bağırsaklarda sürekli bir gerilim ve eziklik duyulur. Prostat iltihaplarının sık sık sinir hastalıklarına da yol açtığı görülür.

Prostat kanseri, 65 yaşın üzerindeki erkeklerde en sık görülen kötü huylu bir urdur. Hastalık çok yavaş ilerlediği için ancak çok geç farkedilir.Sıksık ve sancılı olarak idrara çıkılır. İdrar bulanık, zaman zaman kanlıdır. Hastalığın ilk belirtileri kemiklerde ve komşu organlar­da ortaya çıkan metastazdır. Ur makat yoluyla hissedilebilir. Tedavisi ameliyat ve vücuda bol miktarda dişi cinsiyet hormonu vermek şeklindedir. Ancak metastazın belkemiğinden başlayarak tüm vücuda yayılması bilinen komplikas-yonlardandır.

erkekte kısırlık

erkeklerde kısırlık, kısırlık tedavisi, kısırlık hakkında bilgiler Hazırlayan:Dr. Murat Çakan, SSK Dışkapı Eğitim Hastanesi 2. Üroloji Kliniği

Kısırlık herhangi bir korunma olmadan, yani eşlerin istemelerine rağmen 1 yıl içerisinde çocuk sahibi olamamalarıdır. Kabaca, nedenlerin üçte birinde erkekte, üçte birinde kadında ve üçte birinde de her ikisinde de bozukluk vardır. Yani hastalık yarı yarıya erkektedir. Ülkemizde kadınlar bu konuya daha mantıklı yaklaşmakta ve böyle bir durumda Kadın-Doğum uzmanına rahatça başvurmaktadır. Buna rağmen erkekler hem Üroloji uzmanına çok daha az başvurmakta hem de yanlış yere kadınları suçlamakta ve dolayısıyla tedavi gecikmektedir. Bazen de bu yanlış düşüncenin sonucunda çok rahatlıkla tedavi edilebilecek hastalıklar nedeniyle ayrılıklar olabilmektedir. Bundaki asıl yanlış düşünce erkeklik ile kısırlığın birbirine karıştırılmasıdır. Oysa erkeklik erkek hormonu tarafından sağlanan bir durumdur. Oysa kısırlıkta bu hormonun bozukluğu çok nadirdir. Yani bir erkeğin cinsel gücü tam olmasına rağmen kısırlık durumu hatta hiç üreme hücresi olmaması durumu olabilmektedir.

Erkekte kısırlık yapan nedenler çok çeşitlidir
Kabaca ya yumurtalıkları etkileyen çeşitli hastalıklar vardır ya yumurtalıkların kendisi bozuktur ya da kanallarda tıkanıklık vardır. Bunlardan hangi nedenin var olduğuna ve tedavisinin nasıl olacağına ancak bir üroloji uzmanı karar verebilir. Asıl bilinmesi gereken bir hususta şudur: kısırlık durumunda erkekte sadece usulüne uygun yapılmış bir meni tetkiki ile erkekte bir bozukluk olup olmadığı saptanabilmektedir. Ancak bu tetkikin güvenilir bir laboratuvarda ve usulüne uygun yapılması gereklidir. Şüpheli durumlarda yeni meni tetkikte yaptırılabilir. Bu tetkikin güvenilir olarak yapılabileceği merkezler konusunda hekimlerden yardım alınmalıdır. Bu tetkikin sonuçlarına göre Üroloji uzmanı tarafından gerekli tahlil ve tedaviler yapılır.
Son yıllarda kısırlık konusundaki en önemli gelişme ‘yardımcı üreme teknikleri’ denilen ve genelde halk arasında kabaca ‘aşılama’ veya ‘tüp bebek’ denilen uygulamalardır. Aslında burada tek bir uygulama yoktur. Eşlerdeki hastalığın durumuna göre bazen erkeğin menisi yıkanıp bir tüp ile kadının rahmine verilmekte; bazen kadının yumurtası ile erkeğin üreme hücresi dışarıdaki uygun bir ortamda yan yana konularak veya erkeğin hücresi yumurtanın içine verilerek tedaviler yapılmaktadır. Bunlar hem belli bir tecrübe gerektiren, hem belirli bir maliyeti olan ve hem de sabır gerektiren işlerdir. Bu konuda hekimlerle çok yakından işbirliği yapmak gerekmektedir. Bu işlemler, gereğinde birçok kereler tekrarlanabilmektedir. Burada özellikle kısırlık ile uğraşan üroloji ve kadın doğum uzmanlarıyla görüşmek önemlidir. Bu konuda bazen hastalar veya çevresindekilerin kafasında bazı tereddütler bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi alınan erkek hücresinin başka erkeğe ait olabileceği endişesidir. Bu düşünce tamamen gerçek dışıdır. Çünkü bu tedavilerde amaç eşlerin tedavisi ile çocuk sahibi olunmasıdır. Ayrıca, bu işlem hukuka ve tıp kurallarına da aykırı bir durumdur ve bu nedenle yapılması mümkün değildir.

Bazı kanser hastalarında verilen ilaçlar üreme hücrelerini çok bozduğundan tedaviden önce üreme hücreleri alınarak dondurulmakta ve daha sonra gereğinde kullanılabilmektedir.

Kısırlık nedenleri konusunda genel olarak şunlar söylenebilir
Sigara, alkol, aşırı stres, sıcak ortamlarda çalışmak (fırın, ocak gibi), toz-boya-dumanlı ve benzeri ortamlarda çalışmak, yumurtaları aşırı sıcak tutucu kot benzeri giysiler giymek, üreme hücreleri üzerinde zararlı etkiye sahiptir. Kullanılan pek çok hastalığa ait ilaçlarında üreme hücreleri üzerinde bozucu etkileri vardır.
Ülkemizde en sık karşılaşılan kısırlığa yol açan hastalıklardan birisi de yumurtalıkların torbalara inmemesidir. Yeni doğan erkek çocukların bazısında yumurtalıklar torbaya inmemiş olabilir. Bu durumda bir üroloji uzmanı ile görüşmek aydınlatıcı olabilir. Bu çocukların çoğunda 1 yaşında yumurtalıklar torbaya iner. Eğer hala torbalara inmemişse MUTLAKA bir üroloji uzmanına başvurulmalıdır. Çünkü bu dönemde tedavi edilmezlerse yumurtalıklarda kalıcı hasar meydana gelir ve kısırlık oluşabilir. Yumurtalıkların daha sonraki yaşlarda torbaya inmesi gerçekleşse dahi kısırlık oluşabilir. Ayrıca özellikle karın içerisinde kalan yumurtalıklarda yumurtalık kanseri gelişme ihtimali normal yumurtalıkdan çok daha fazladır.

Torbalarda solucan gibi kıvrım-kıvrım damarların oluştuğu bir hastalık olan ‘varikosel’ çok sık karşılaşılan ve kısırlık nedenleri arasında bulunan bir hastalıktır. Mutlaka bir üroloji uzmanına başvurmak gereklidir. En önemli etkileri yumurtalıkda ağrı ve kısırlıktır. Bazen tedavisi gerekmez ve takip edilir. Kesin tedavisi ameliyattır ve kısırlık nedenleri arasında tedaviden en iyi sonuçların alındığı bir hastalıktır.

Bazen aileler erkek çocuklarının cinsel organın küçük veya kıllarının az olduğu gibi şikayetlerle üroloji veya çocuk uzmanlarına başvurmaktadır. Bazen (özelliklede şişman çocuklarda) cinsel organ küçük sanılabilir. Ancak böyle bir şüphede hekime mutlak başvurulmalıdır. Çünkü çok önemli hormon bozuklukları bulunabilir ve bunların tedavisi şarttır.

erkekte cinsel güçsüzlük

Cinsel Güçsüzlük Ülkemizde ve dünyada erkeklerin daha çok ileri yaşlarda olsa da artık genç yaşlarda da sık karşılaştığı bir hastalıktır. Cinsel güçsüzlük çok çeşitli şekillerde tanımlanabilir ama kısaca erkeğin cinsel gücünden memnun olmaması olarak da tarif edilebilir. Bazen bu durum gerçek bir cinsel güçsüzlük değilse de kişi hekime başvurmaktadır. Özellikle şehir yaşantısının getirdiği stres ile bu hastalığın hem sıklığı artmış hem de daha genç yaşlarda görülmeye başlamıştır.

Cinsel güçsüzlükte neden ya ruhsal ya da bedenseldir. Burada ilke olarak hasta öncelikle bir üroloji uzmanı tarafından değerlendirilir ve bedensel bir neden olup olmadığı araştırılır. Eğer böyle bir neden saptanmazsa veya ruhsal bir neden düşünülürse bir psikiyatri uzmanına yollanır. Bazen her iki nedende mevcut olabilir ve bu nedenle her iki branştaki hekim tarafından tedavi gereklidir. Bazen ortaya çıkan bedensel hastalıklar nedeniyle hastanın bir iç hastalıkları veya beyin cerrahi uzmanı tarafından da tedavisi gerekebilir.

Bedensel hastalık olarak çeşitli hormon hastalıkları, şeker, böbrek, karaciğer, kalp-damar hastalıkları gibi nedenler bulunabilir. Kullanılan çeşitli ilaçlar nedeniyle olabilir. Sonuçta erkeklik organının damarlarında veya sinirlerinde hasar meydana gelir. Genelde bu hastalıklarda yakınmalar yavaş yavaş gelişir. Kavga, ani stres gibi durumlarda başlangıç anidir ve çoğu zaman bu neden hasta tarafından da fark edilir.
İlaç tedavisinden mutluluk çubuğu takılmasına kadar çok çeşitli tedavileri mevcuttur. Bu tedavi kararları üroloji uzmanı tarafından gerekirse diğer hekimlerle işbirliği ile ve hastanın da bilgisi dahilinde alınır.

viagra

viagra Son yılların en çok kullanılan ve tartışılan cinsel güçsüzlük tedavi ilacıdır. Bu ilaç cinsel ilişkiden bir saat önce alınır. Tek başına yeterli etki oluşturamaz. Yani uygun bir ortam ve cinsel ilişki öncesi ön sevişme gereklidir. Hemen her türlü cinsel yetmezlik tedavisinde kullanılmasına rağmen çeşitli cinsel hastalık tiplerinde etkisi de değişiktir. Mesela damar kaçaklarında ve cinsel organın sinir hasarında etkisi daha düşük gözükmektedir. İlacın 25, 50, 100 mg’lık dozları vardır ve hangi dozlarda alınacağına hekim karar vermelidir. Bu ilacın kimi hastalıklarda ve bazı ilaçlarla alınmasında sakıncalar vardır. Özellikle bazı kalp hastalıkları ve ilaçları ile kullanımı sakıncalıdır. Dil altı alınan kalp hapları bunlardan biridir. Bu nedenle mutlaka hekim önerisi ile alınmalıdır. Ancak bu ilacın kendi başına kalp hastalığı oluşturması gibi bir etkisi yoktur. Bu ilacın kullanım süresi de hekim tarafından belirlenmelidir.
Bu ilacın bir faydası da erkek hastanın cinsel hastalığının tanısının konulmasını kolaylaştırmasıdır. Artık hastalara bir kan tahlili ve sakıncası yoksa bir viagra verilmesi ile çoğu hastalıkta tanı konulabilmesi olanaklı duruma gelmektedir.

Diğer bir ilginç konuda ülkemiz gibi kapalı sayılabilecek ülkelerde kadınlarda cinsel bozukluk sıktır ve evliliklerde bu nedenle bir çok problem yaşanmaktadır. Viagra bu kadınların tedavisinde de kullanılmaya başlanmıştır. Bu şikayeti olan kadınların üroloji, kadın-doğum ve psikiyatri hekimlerince uygun teşhis ve tedavileri yapılmaktadır.

cinsel ilişki ile geçen hastalıklar

Erkek cinsel organlarına cinsel ilişki yolu ile çeşitli mikroplar girebilir. Bu mikroplar vücutta üredikten sonra hastalık ortaya çıkarırlar. Hastalık bazen birkaç gün içerisinde akıntı, idrar yolunda yanma gibi şikayetler ile ortaya çıkarken, bazıları sinsice ilerler ve geç belirtilerle ortaya çıkarlar. Çok çeşitli olan bu hastalıkların birçoğunun tedavisi mümkündür. Bunun için bu tip bir şüpheli ilişki yaşanmışsa bir Üroloji uzmanına gitmek gereklidir. Bazı hastaların kulaktan dolma bilgilerle ve kendiliğinden uygun olmayan ilaç almaları sonucunda kolayca tedavi edilebilecek bu mikroplar, ilaçlara direnç kazanmakta ve tedavi zorlaştırmaktadır. Unutulmaması gereken bir nokta da bu tip bir ilişkiden sonra eşiyle birlikte olan erkekler mikrobu eşine de bulaştırmakta ve kendileri tedavi olsa da eşleri tedavi olmadığı için eşinden tekrar mikrop kapmaktadır. Bu nedenle, böyle durumlarda eşlerinde Kadın Doğum uzmanı tarafından tedavi edilmesi gereklidir. Ancak en önemli tedbir bu tip şüpheli ilişkilerde prezervatif ile korunmaktır. Artık çeşitli uluslardan insanların kolayca bir arada olabildiği ülkemizde çok çeşitli ve tedaviye dirençli mikroplar mevcuttur ve bu nedenle de korunma çok önem taşımaktadır. Eğer bu tip hastalıklar iyi tedavi edilmezlerse ve tekrarlarsa erkeklerde idrar yolu darlığı, kısırlık gibi ciddi hastalıklara; kadında da çok ciddi kadın hastalıklarına neden olabilirler.

menopoz belirtileri

Ateş basmaları,terlemeler,hatırlama güçlükleri,kontrasyon bozuklukları,depresyon ve libido kaybı gibi psikolojik sorunlar, vaginada kuruluk,kemik yoğunluğunda azalma,meme dokusu kaybı,ciltte incelme,cinsel ilişkide ağrı,sık idrara çıkma ve tuvalete zor yetişmedir. Adet düzensizlikleri ve nadiren aniden adet kesilmesi meydana gelebilir. Menopoz kelime anlamı son adet demektir.Genellikle menopoz olarak bilinen klimakterium, östrogen üretiminin giderek azalıp sonunda bittiği belirtilerin görüldüğü zaman dilimidir. Menopoz genellikle 45-55 yaşları arasında olur.

Belirtiler hormon replesman tedavisi ( yerine koyma )-HRT- ile kesilebilir. Bu östrogen ve progesteron kombinasyonu olabileceği gibi hastanın rahmi alınmıssa sadece östrogen ile de yapılabilir.HRT ağızdan alınan tablet, buruna sıkılan spray, cilte sürülen krem veya yapıştırılan bantlar ya da vaginal fitillerle uygulanabilir.

HRT ilaçlarının çoğuyla hasta kullandığı sürece adet görür ama kanama yapmadan hormon replesman tedavisi yapan ilaçlar veya tedavi planları mevcuttur.Bunu planlarken hasta ile danışarak karar vermek yada hekimin insiyatifine kalmış bir karardır.

Meme kanseri

Meme, süt bezleri ve burada üretilen sütü meme başına taşıyan kanallardan oluşur.
Bu süt bezleri ve kanalları döşeyen hücrelerin, yukarıda tanımladığımız şekilde, kontrol dışı olarak çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine giderek çoğalmaya devam etmelerine meme kanseri denir.

Risk faktörleri
Bazı özellikleri taşıyan kadınlarda, meme kanserinin daha sık görüldüğünü biliyoruz. Bu özelliklere risk faktörleri diyoruz. Bu risk faktörlerini taşıyan kişilerin mutlaka meme kanserine yakalanacakları söylenemez. Sadece, bu faktörleri taşımayanlara göre, daha fazla meme kanserine yakalanma olasılıkları olduğunu biliyoruz. Bu faktörleri taşımayan kişiler de meme kanserine yakalanabilirler. Meme kanserine yakalanan kadınların yarısı, bu risk faktörlerini hiç taşımamaktadır. Bu nedenle, risk faktörlerinin taşımayan kişiler de olağan kontrollerini yaptırmalıdırlar.

vajinal akıntı

Adet günlerine göre akışkanlık ve rengi değişebilir. Adet kanamasını takip eden dönemde sarı-kahverenkli (parçalanmış kan hücreleri nedeniyle) olan akıntı, yumurtalık hormonlarının en yüksek olduğu iki adet ortası dönemde daha çok ve akışkandır. Bu sıvı vajina yan duvarlarından sızma ve vajina girişi ve idrar deliği kenarındaki bezlerin salgılarıyla oluşur.
Sağlıklı bir kadında berrak (bazan beyaz, mat), çiğ yumurta beyazı gibi, kokusuz bir akıntı (günde 5 ml, bir tatlı kaşığı kadar) normal olarak kabul edilir.
Genel olarak pH asittir.Asit pH’yı vajinada hastalığa neden olmadan yaşayan ve şekeri parçalayarak laktik asit oluşturan, laktobasil denilen bakteriler sağlar. Böylece vajina içerisinde mantar sporları ve diğer bakterilerin çoğalması engellenir. Laktobasillerin şekerden asit yapmaları için yumurtalık hormonları gereklidir.

Estrojen hormonunun azaldığı menapozda vajende şeker ve laktobasiller azalarak enfeksiyona yakalanma oranı artar.Ayrıca başka organların iltihabi hastalıklarının (bademcik, mesane, ortakulak, akciğer vb) tedavisi için kullanılan antibiyotikler laktobasilleri de öldürerek vajinada mantar ve diğer bakteri enfeksiyonlarının oluşmasına yol açabilir.

Vajinal enfeksiyonlar ve bunlara bağlı akıntıların önlenmesi için en ciddi önlem vajendeki laktobasillerin korunmasıdır. Pek çok önlemin temelinde bu yatar. Anormal sayılan akıntılar;

Kesilmiş süt gibi beyaz,
Kanlı
Et suyu gibi
Sarı – yeşil renkli ve iç çamaşırda iz bırakan,
Bol, sarı-gri köpüklü,
Kötü kokulu (özellikle cinsel ilişkiden sonra bozulmuş balık kokusu)
şeklinde sıralanabilir. Akıntıya aşağıdaki yakınmalar da eşlik edebilir.

Kaşıntı
Yanma
Ağrılı ilişki
İdrar yaparken yanma
Sık ve az az idrar yapma
Kızarıklık
Düzensiz kanama veya ilişkiden sonra kanama,
Tanı için jinekolojik muayeneyi takiben, direk akıntıdan alınan örneğin mikroskopik incelemesi,
akıntının boyanarak (Gram vb) mikroskopik incelemesi kültür alınarak mikrobun üretilmesi rahim ağzı sürüntüsü (Paptest, smear ) yapılabilir. Akıntı nedenleri;

Mantar, Trikomonas, Gardnerella,Klamidya vb değişik mikroplarla enfeksiyon
Rahim İçi Alet ile doğum kontrolu,
Kanserler (özellikle kanlı akıntı veya ilişkiden sonra kanama varsa),
Polip,
Küçük kız çocuklarında vajina içinde yabancı cisim,
Rahim ağzının dışa dönük olması(eversiyon ve ektopi)
olabilir. Tedavi nedene yönelik olarak yapılmalıdır. Tanı ve tedavi mutlaka bir doktor tarafından düzenlenmelidir.Ülkemizde sıklıkla “Sadece akıntım var, bir ilaç verebilirmisiniz” diyerek eczaneye gidip ilaç almak, birkaç fitil ve tedaviden sonra doktora gitmek çok yaygın , yanlış bir uygulamadır. Uygun olmayan ilaçlarla daha dirençli enfeksiyonlara neden olmak, bir kanseri ilaçla tedavi etmeye çalışırak erken tanı ve başarıyla tedavi olma şansını kaçırmak mümkündür.

Akıntılarla ilgili en önemli olan konu; normal ve anormal akıntıyı tanımak ve akıntılı hastalıklara neden olabilecek kişisel alışkanlıklar ve hijenik hatalardan kurtulmaktır. Akıntılı ( özellikle enfeksiyonlara) hastalıklara yakalanmamak için;

İlşikiden ve adet kanaması bittikten sonra, vajina içi yıkanmamalıdır (vajinal duş). Eğer bir temizlik yapılacaksa, vajina dış kısmı ılık, duru, temiz suyla yıkanabilir. Yıkama işleminden sonra vajen girişi kurulanmalıdır.
Tuvalette temizlik önden arkaya doğru yapılmalıdır.
Banyo, havuz, sauna ve egzersizden sonra ıslak,terli çamaşır veya mayolar vücutta uzun süre kalmamalıdır.
Havuz, hamam, sauna , küvet ve her gibi ortak kullanılan yerlerin temizliğinden emin olunmalıdır.
Eğer çok eşli bir cinsel yaşam varsa , prezervatif ile korunmalıdır.
İç çamaşırlar doğal (pamuklu , yün) maddelerden üretilmiş olmalıdır.
Vajinal tampon ve pedler sık sık değiştirilmelidir ( en çok 6 saat).
Koku için vajen girişinde deodoran parfüm veya sabunlar (nötral pH ‘lı ve doktor önerisyle alınanlar dışında) kullanılmamalıdır.
Dar pantolon, sıkı iç çamaşırları veya etekler (en azından uzun süreli) kullanılmamalıdır.
Düzenli pap-test yaptırılmalıdır.
Şeker Hastalığı varsa kontrol altında tutulmalıdır. Tatlandırıcı kullanımına bağlı daha sık mantar enfeksiyonları olduğu ifade edilmektedir. Ancak bu sıklıkla, kullanım nedeni olan şeker hastalığına da bağlı olabilir.

Yaz ve tatil aylarında yukarıdaki önerilere uymak zorlaştığından, yazın vajinal akıntılara daha sık rastlanılabilir. Bu nedenle hijyenik kurallara her zaman büyük bir dikkatle uyulmalıdır.

Bir miktar akıntı mutlaka olacaktır. Unutmayın ki vajende hiç ıslaklık olmaması, kuruluk ayrı bir hastalıktır. Yani vajina kuru olamaz. Ülkemizde en çok cinsel ilişki ve adetten sonra kadınlarımızın bir kısmı, kirlendikleri gerekçesiyle “bulaşık çamaşır yıkarcasına” vajinanın içini yıkayarak, burada bulunan koruyucu asiti üreten Laktobasil’leri yok ederek, tekrarlayan mantar ve diğer mikrobik hastalıklara neden olmaktadır.

Hepinize sağlıklı günler diliyoruz.
yazar: Dr Levent Yaşar

erken boşalma

Eş doyuma ulaşmadan önce boşalmadır. Çok sık karşılaşılan bir problemdir. Çoğunlukla ruhsal nedenlerle oluşsa da bazı hastalıklarda da gözükebilir. Bir üroloji uzmanına başvurmak faydalıdır. Ruhsal tedavi, çeşitli ilaçlar, hatta ameliyatlar ile tedavisi mümkündür.

Bebek emzirme

Meme dokusu, yağ ve bağ dokusu ile desteklenen memenin süt yapımını sağlayan kesecik ve kanallardan oluşur.
Kesecikler ve kanalcıklar üzüm salkımı şeklinde kümeler teşkil ederler ve sonra kanalcıklar geniş süt kanallarına dökülürler. Bu geniş süt kanalları her bir ana bölgenin (lob) süt salgısını toplar. Her bir memede bu loblardan 15-20 adet vardır ve bunların kanalları genişleyerek meme başına ulaşır ve dışarı açılırlar.

Bu süt yapıcı sistemin büyümesi pek çok hormonal etkene bağlı olarak iki aşamada oluşur. Ergenlik ve gebelik döneminde gerçekleşen bu aşamalarda özellikle gebelik sırasında östrojen, progesteron ve prolaktin hormonlarının aşırı miktarda artmalarına bağlı olarak memenin süt yapan (glandüler ) dokusu artmaya başlar, kanallar uzar, dallanır ve süt yapan kesecikler büyür. Buradaki epiteller yağ damlacıklarıyla yüklenir ve işte bu ilk oluşan süte yağdan zengin olduğu için kolostrum denir. Süt salgılanması progesteron etkisi ile baskı altına alınır. Doğumla birlikte hızla östrogen ve progesteronun ortadan kaybolması ile süt salgısı başlar. Sütün memeden fışkırması emme olayının negatif basıncına bağlı değildir. Arka hipofizden salınan oksitosin hormonununu kan yolu ile keseciklere ve kanallara ulaşarak miyoepitel hücrelerinin kasılmasını sağlar. Bu etki sütün ana kanallardan meme başındaki açıklıklara doğru fışkırmasına neden olur. Bu hormon aynı zamanda lohusalarda rahmin kasılıp küçülmesini de sağlar. Sütün devamı için prolaktin, sütün sağılması içinse oksitosin hormonu gereklidir.

cansız saçları canlandırma

Kurumuş ve yıpranmış saçları canlandırmanın en iyi yolu zeytinyağı tedavisidir. Saçlarınıza parlaklık vermek ve beslemek için 2 çorba kaşığı zeytinyağını ısıtın. Bunu yavaş yavaş tüm kafa derinize yedirin. Sıcak suda ıslattığınız bir havluyu sıktıktan sonra bir türban gibi başınıza sarın. Havlu soğurken bu işlemi iki veya üç defa tekrarlayarak, başın yağı iyice emmesini sağlayın. Sonra saçlarınızı yıkayarak, iyice durulayın. Bu bakım türü, özellikle çabuk kırılan saçlar için çok yararlıdır.

Saç ektirme

Estetik bütünlük ve genç görünümde çok önemli payı olan saçlar daha çok erkeklerde kalıtsal faktörlere bağlı olmak üzere bazen de psikolojik nedenler, ilaçlar veya hastalık nedeni ile dökülür.

En sık rastlanan şekli erkeklerde görülen yaş ve kalıtıma bağlı alın saç çizgisinin geriye doğru genişlemesi ve tepe bölümündeki dökülmelerdir. Bu durum android alopsi olarak adlandırılır. Bugüne kadar yapılan araştırmalara göre bu tip, yani kalıtımsal dökülmelerde saçı yeniden çıakarabilecek herhangi bir ilaç bulunamamıştır, bulunması da muhtemel gözükmemektedir. Çünkü saçlar orta deri tabakasında buluna mikroskopik büyüklükteki “saç bulbusu” denilen ve saç üreten canlı hücreleri içeren soğancıklar vasıtasıyla büyürler. Bu soğancığın zayıflaması ve bir süre sonra tamamen yok olması sonucu kaçınılmaz olarak kellik oluşur.

Operasyon yöntemleri
·Greft yöntemi (saç köklerinin nakli)
·Redüksiyon yöntemi (saçsız alanın gerilip daraltılması)
·Flep yöntemi (saçlı derinin kaydırılması)
·Suni saç ekimi

Greft yöntemi (saç köklerinin nakli)
Ense bölgesindreki kıl köklerinin 2-3,5 mm çaplı deri parçamları halinde alınarak saçsız bölgelere ekilmesi işlemidir. Günümüzde kullanılan en yaygın yöntem olmakla beraber büyük bir ustalık ve tecrübe gerektirir. Hastanede yatmaya gerek duyulmaması ve lokal (bölgesel) anestezi denilen sadece ameliyat bölgesinin uyuşturulması ile uygulanabilmesi nedeniyle oldukça popüler bir işlemdir. Ameliyat süresi 2-3 saattir.

Avantajları:
·Sargı yok
·Hastanede kalmak gerekmez.
·24 saat sonra hayat boyu kalıcıdır
·Her mevsimde yapılabilir
·Dikiş almak gerekmez, dikişsiz bir yöntemdir.

Redüksiyon yöntemi (germe-daraltma)
Sınırlı durumlarda uygulanır. Birçok seans gerektirir. Diğer yöntemlerin gelişmesinden sonra bu tekniğin kullanımı azalmıştır.

Dezavantajları:
·Ekilen saçlar 3 ay sonra uzamaya başlar
·1-2 gün alır ve gözlerde şişme olabilir
·Nakledilen saçların tamamının tutması hekimin maharetine bağlıdır. Başarısız nakillerde % 35-50 kayıp olur. Ehil ellerde başarı % 100’dür.
·Ameliyattan sonra 3-5 gün sigara ve alkol yasak. Eforlu iş yasak. Katiyetle baş bir yere çarpılmamalıdır.

Flep yöntemi (saçlı derinin kaydırılması)
Kafanın yan taraflarından arkaya doğru uzanan 2,5-3 cm kalınlığındaki saçlı derinin her iki taraftan saçsız ön bölgeye kaydırılmasıdır.

·Avantajı kaza veya yanık nedeni ile oluşan kelliklerde daha iyi sonuçlar vermesidir. ·Dezavantajı ise genel anestezi ve hastanede kalma zorunluluğudur.

Suni saç ekimi
Sentetik olarak üretilen saç teline benzer materyalin özel bir alet yardımı ile saçsız bölgelere tek tek ekilmesi yöntemidir. Uygulaması çok kolay ve ağrısız, pansuman gerektirmemesi gibi avantajlarına rağmen çok önemli riskleri mevcuttur.

Kıl köklerinde sürekle bir tahriş ve alerji, bir süre sonra keçeleşme, kötü görünüm ve en fazla 2 yıl ömrü olması, uzamaması ve yerinde nedbeler bırakması dezavantajları.

Hastaların tereddütleri ve soruları
Soru: Operasyon için en uygun yaş hangisidir?
Cevap: Belli bir yaşsınırı yoktur. Kişinin kendi görüntüsü ile ilgili kararına bağlıdır.

Soru: Hangi yöntem daha başarılıdır?
Cevap: Yönteme, kişinin saç dökülme şekline göre karar vermek en doğrusudur. Cerrah, bütün yöntemleri uygulayabilen biri olmalıdır. Gerektiğinde doktorunuzdan farklı yöntemlerle yaptığı hastalarına ait örnek fotoğraflar göstermesini isteyebilirsinz. Bu size bir fikir verecektir.

Soru: Ekilen saçlar uzayacak mı?
Cevap: Elbette. Doğal saçlarınızdan hiçbir farkı olmayacak.

Soru: Saç şekli nasıl belirlenecek?
Cevap: Hasta hangi bölgelere saç ektirmek istediğini kendi belirleyebilir, doktoru ile ortak bir karar avarabilir. Saçlarının dökülmeden önceki bir fotoğrafı belki de en güzel çözüm olacaktır.

Soru: Saç ekme,televizyon seyrederken koltukta yapılabilecek bir işlem mi?
Cevap: Saç ekme ciddi bir cerrahi müdahale olarak değerlendirilmelidir. Bir ameliyattır ve mutlaka ameliyathanede yapılmalıdır. Ciddi bir ortam ve konsantrasyon gerektirir. Aksi takdirde başarı şansı düşüktür.

Böbrek yapısı ve işlevi

Böbrekler bel omurunun her iki yanında yer alırlar. Erkeklerdeki ağırlığı 125-170 gr, kadınlarda 115-155 gr arasında değişir. Boyu 11-12 cm, kalınlığı 2,5-3 cm, eni 5-7,5cm’dir.

Böbreklerin başlıca iki işlevi vardır:

1- Vücutta metabolizma soncu oluşan zararlı ürünlerin atılmasını sağlar.

2- Vücut sıvılarının içerdiği maddelerin pek çoğunun yoğunluğunu kontral ederler. Bu sayede vücudun su, tuz, asit, ürela kan yapımı, kemik gelişmesi ve kan basıncının düzenlenmesini sağlarlar. Vücudun tüm organ sistemleri arasında düzenli çalışmasını ayarlarlar.

Her iki böbrek birlikte yaklaşık olarak 2.400.000 nefron ihtiva ederler. Nefron kanın süzüldüğü glomerül ve devamı olan tüplerden oluşur. Nefronun asıl görevi kanın böbrekerden geçişi esnasında içindeki istenmeyen
maddeleri temizlemektir.

Temizlenmesi gereken maddeler özellikle üre, kreatinin, ürik asit gibi metabolizmanın son ürünleridir. Ayrıca Sodyum, Potasyum, Klor gibi iyonların gerektiğinden fazlası uzaklaştırılır.

Kan gromerül içinden geçerken önemli bir kısmı nefron tüpleri içine süzülür. Bu süzüntü içinde vücut için gerekli olanlar emilirler (suyun büyük bir kısmı, aminoasitler, glukoz, vitaminler) istenmeyen maddelerin bir
kısmıda tüp içine salgılanır. Bu sızıntı, kırmızı kan hücresi ve protein ihtiva etmez. Süzülme, geri emilim ve salgılınım işlemleri sonunda nefronda oluşan idrar toplayıcı kanallara, böbrek papillalarına ve üreterlere boşalır.

Sağlıklı tek böbrek vücudun tüm gereksinimini karşılayabilir.
Kreatinin klerinsi böbrek çalışmasının iyi bir göstergesidir. Günlük idrar
miktarı, kreatinin kan ve idrardaki yoğunluğu ölçülerek hesaplanır.

Şişmanlık (Obezite)

Şişmanlık (obezite); vücut yağ miktarının sağlığı bozacak düzeyde artmasıdır. Enerji alımının enerji tüketiminden daha fazla olduğu durumlarda ortaya çıkar. Şişmanlık sadece estetik açıdan değil bazı hastalıkların ortaya çıkışını kolaylaştırması, yaşam süresini olumsuz yönde etkilemesi gibi nedenlerle önemli bir sağlık sorunudur.

Şişmanlık; kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, safra kesesi hastalıkları ve bazı kanser türleri ile ilişkisi olan, insan yaşamını kısaltan ve yaşam kalitesini bozan bir hastalıktır.

Şişman kişilerin zayıflamak için gösterdikleri çabalar çoğunlukla sonuçsuz kalmakta ve verilen kiloların zaman içinde geri alındığı gözlenmektedir. Genellikle şişmanlamak kolay, zayıflamaksa güçtür. Bu nedenle şişmanlığın tedavisinden önce, önlenmesi doğrudur. Şişmanlığın önlenmesinde en önemli kural, küçük yaştan itibaren yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması ve enerji dengesine uygun bir beslenme alışkanlığının kazandırılmasıdır.

Şişmanlığa Neden Olan Risk Faktörleri

Fiziksel aktivite
Beslenme alışkanlıkları
Yaş
Cinsiyet (Kadın)
Irksal faktörler
Eğitim düzeyi
Evlilik
Doğum sayısı
Sigarayı bırakma
Alkol
Psikolojik bozukluklar
Metabolik ve hormonal bozukluklar

Şişmanlığın Belirlenmesi

Bir kişinin şişman olup olmadığının belirlenmesinin en iyi yolu, Beden Kitle İndeksi (BKİ) veya Body Mass Index (BMI) olarak bilinen ve kolaylıkla hesaplanan bir yöntemin kullanılmasıdır.

Beden Kitle İndeksi Nasıl Hesaplanır ?

Vücut ağırlığının (kg olarak), boy uzunluğunun (metre cinsinden) karesine bölünmesiyle hesaplanır.

Örneğin : Vücut ağırlığı 70 kg, boyu 1.60 m olan bir kişinin beden kitle indeksi ;
70/1.602 = 70/1.60×1.60 = 70/2.56 = 27.34 kg/m2’dir.

Kişinin beden kitle indeksinin 25- 29.9 kg/m2 arasında olması, o kişinin şişmanlık sınıfına aday olduğunu gösterir. Bu durum, özellikle bazı hususlara dikkat edilmesi gerektiğinin göstergesidir. Beden kitle indeksi bu değerler arasında olan kişi;

Fazla yağlı yemeklerden kaçınarak (kızartmalar, kavurmalar, yağlı etler, salam, sosis, soslar, mayonez, tahin, çukulata gibi)
Dengeli ve sağlıklı bir şekilde beslenerek
Fiziksel aktivitesini artırarak (yürüyüş yapmak gibi) beden kitle indeksinin 30kg/m2’nin üzerine çıkmasını önlemiş olur.

Beden kitle indeksinin 30kg/m2’nin üzerinde olması şişmanlık olarak kabul edilmiştir. Bu değere ulaşan kişilerin önemli sağlık riskine sahip oldukları bilinmektedir. Beden kitle indeksi değerinin 30kg/m2’nin üzerinde olması ile bireylerin vücut yağ miktarlarının da çok fazla olabileceği tahmin edilmektedir.

Şişmanlığa Neden Olabilen Hatalı Davranışlardan Bazıları

Hızlı yemek, büyük lokmalar almak, az çiğnemek
Öğün atlamak, öğün aralarında sürekli bir şeyler atıştırmak,
Sıkıntılı veya stresli durumlarda aşırı yemek,
Ziyaret ve davetlere sık sık katılmak ve bütün ikramları kabul etmek
Akşam yemeğinden sonra yatıncaya kadar sürekli yemek,
Su içmemek veya az içmek,
Özellikle çalışan kişilerde, akşam eve geldikten sonra yemek zamanına kadar atıştırmak ve sonra tekrar yemek yemek.

Şişmanlığın tedavisinde kullanılan yöntemler :

Diyet
Fiziksel aktivitenin artırılması
Davranış değişikliği
İlaç
Cerrahi yöntemlerdir.

Bu yöntemlerden, özellikle ilk üçü; düşük enerjili diyet, fiziksel aktivitenin artırılması ve davranış değişikliğinin sağlanması birlikte uygulandığında, hem ağırlık kaybını sağlamada hem de kaybedilen ağırlığın korunmasında büyük başarı sağlanmaktadır.

Diyete başlarken ve belirli aralıklarla vücut ağırlığının ve kan basıncının ölçümü yapılmalı, kan ürik asit, trigliserit, kolesterol, glikoz, T3 ve T4 gibi hormon düzeyleri saptanmalıdır.

Bireyin günlük kalori alımı, harcadığından daha az düzeyde olmalı , zayıflama diyeti haftada 0.5-1 kg ağırlık kaybına neden olacak şekilde düzenlenmelidir. Kalıcı bir zayıflama sağlayabilmek ve yağ kitlesinin daha çok kaybedilmesi için yavaş zayıflama önerilmektedir.

Şişmanlıkta Diyet Tedavisinin Amaçları Nelerdir?

Şişmanlık tedavisinde kullanılacak diyet örnekleri ile ilgili bir çok yayın, magazin, kadın dergileri, televizyon programları, kitaplar mevcuttur. Bu tür yayınlar günümüzde geniş bir izleyici kitlesine sahiptir. Diyet tedavisinde bilimsel ilkelere uyulması sağlıklı bir zayıflamanın sağlanmasında en güvenli yoldur. Enerji kısıtlı dengelenmiş bir diyet tedavisinin ana ilkeleri şunlardır :

Vücut ağırlığını olması gereken düzeye indirilmesi ve bu düzeyin korunması sağlanmalıdır. Beden kitle indeksinin 18.5-24.9 kg/m2 arasında olmasını sağlayan vücut ağırlığı değerleri bireyin normal kilolu olduğunu gösterir. Normal kiloya ulaşıldıktan sonra bunun korunması önemlidir.
Bireyin gereksinim duyduğu temel besin ögeleri yeterli ve dengeli olarak sağlanmalıdır. Tek bir besinle yapılan veya belirli birkaç besinin kullanıldığı, çok düşük enerjili diyetler sakıncalıdır. Zayıflama diyetinde enerji kısıtlanır ancak bireyin gereksinimi olan protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral ve sıvının sağlanması gerekir.
Zayıflama diyeti bireyin alışkanlıklarına, yaşam biçimine, inançlarına, sosyo-ekonomik koşullarına uygun olmalıdır.
Diyet tedavisi ile uzun sürede hastaya yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığını kazandırılmalıdır.
Diyette yeterli posa sağlanmalıdır. Posa açlık hissini geciktirir, yemek yeme süresini uzatır, mide boşalma hızını geciktirir, barsak hareketlerini artırır ve böylece ağırlık kaybına neden olur.
Öğün sayısını düzenlemelidir. Öğün sayısı belirli aralıklarla ve düzende, 6-8 öğün gibi olmalıdır. Böylece aşırı yemek yeme, acıkma hissi, atıştırmalar önlenir.
Diyetten gelen enerjinin dengesi sağlanmalıdır. Günlük kalori alımı harcadığından daha az düzeyde olmalı , enerji kısıtlaması haftada 0.5-1 kg ağırlık kaybına neden olacak şekilde düzenlenmelidir.
Şişmanlığa yol açan yiyeceklerin neler olduğu belirtilerek tüketilmesi yasaklanmalıdır.

Zayıflama Diyetlerinde Egzersizin Önemi

Genel olarak sağlıklı yaşam için egzersizin önemi tartışılmaz. Birçok şişman kimseye göre; egzersizin anlamı jimnastik salonları, yüzme havuzları, koşu alanları veya benzer yerlerde yapılan hareketlerdir. Oysa günlük yaşamda bazı alışkanlıklar da egzersiz yerine geçebilir. Örneğin kısa mesafelerde taşıt kullanmamak, asansöre binmemek, hızlı tempoyla yürümek, ev işlerini kendi kendine yapmaya çalışmak gibi.

Ciddi şişmanlık olgularında nefes problemleri, eklemlerle ilgili sorunlar ve denge güçlükleri söz konusudur. Buna bağlı olarak seçilecek aktivite düzeyi bireyin kapasitesine uygun olmalı ve yavaş yavaş artırılmalıdır. Kilo kaybı başladıktan sonra egzersiz programları süresi ve güçlüğü kademeli olarak artırılmalıdır.

Zayıflama Diyetini Uygularken Uyulması Gereken Öneriler

Alışverişte

Alışverişi tok karnına yapmak, yenmemesi veya az yenmesi gereken besinleri satın almamak.
Alışverişe liste hazırlayıp çıkmak.
Yanına yapılan listeye yetecek kadar para almak.
Yenmeye hazır besinleri almamak.
Satın alırken aynı gruptaki besinlerin enerjisi düşük olanını seçmek (örn: yağlı peynir yerine yağsız peynir almak gibi).
Yenmemesi gereken besinlerin olduğu reyonlara uğramamak .

Evde ve İşte

Boş zamanlarda yiyecek atıştırmak yerine egzersiz yapmak. Ev veya iş yerinde egzersiz için belirli bir alan ayırmak.
Sabah kalkınca, her öğün öncesi, sırası ve sonrasında 1 bardak ılık su içmek.
Önerilen yiyecekleri planlanan zamanlarda yemek (5-6 öğün şeklinde). Öğün atlamamak.
Başkalarının ikramlarını kabul etmemek ve bunu kabalık olarak nitelendirmemek. Çevredeki insanlara yemek için ısrar etmeleri yerine, yememek için teşvik etmelerinin daha iyi olacağını anlatmak .
Düzenli dışkılama alışkanlığı edinmek (her gün sabah kalkınca).
Her hafta, sabah aç karnına, aynı kıyafetlerle ve aynı terazide tartılmak ve ağırlığı kaydetmek.

Yemek Hazırlarken ve Yemek Yerken

Göz önünde yiyecek bulundurmamak.
Mutfağa fazla zaman ayırmamak.
Şişmanlamaya neden olan besinleri evde bulundurmamak, uygun besinleri buzdolabının ön tarafında bulundurmak.
Yemek için en küçük, yağsız salata için büyük tabak kullanmak. Servis yapılan kepçenin küçük boy olmasına dikkat etmek.
Yemeğin servis kabını masaya koymamak.
Yemek biter bitmez masadan kalkmak.
Tabakta yemek bırakmaktan çekinmemek, hatta tabakta bir miktar yemek bırakmayı alışkanlık haline getirmek ve kalanı ara öğünde yemek.
Mümkün olduğunca iyi çiğnemek ve yavaş yiyerek lokmaların tadına varmak.
Lokmalar arasında çatalı kaşığı elinden bırakmak.
Yemek yerken başka aktiviteler (TV seyretmek, okumak gibi) yapmamak.
Akşam yemeğinden sonra (saat 20.00-21.00’den sonra) bir şey yememek (şekersiz çay, ıhlamur vb. içilebilir).
Doyulmazsa tekrar alma şansı olduğunu düşünerek tabağa mümkün olduğu kadar az yemek koymak, bir miktar yedikten sonra bir süre bekleyip tokluk hissinin geldiğini görmek.
Yemek pişirirken düşük enerjili yemekler pişirmeye gayret etmek (etli yemeklere yağ koymamak, yemeklerdeki yağ miktarını azaltmak, kızartma yerine haşlama, ızgara veya fırında pişirmek vb.).
Yemek yemeye yönlendiren riskli durumları tespit etmek ve bu durumlardan uzak kalmaya çalışmak. Zengin soslar ve süslemelerden kaçınmak.

Özel Günlerde

Kalorisiz ve düşük kalorili içecekleri tercih etmek.
Her koşulda diyet listesine uygun besinleri seçmeye özen göstermek.
Çok aç olunduğunda gitmeden önce düşük enerjili besin (salata, meyve, ayran, çorba gibi) yemek.
Kendini besin tekliflerini reddetmeye hazırlamak, aksilikler karşısında cesareti kırmamak. Eğer fazla yenirse sonraki öğünü sadece salata ve biraz peynirle geçiştirmek.

TÜM BU ÖNERİLERİN BAŞINDA UNUTULMAMASI GEREKEN İSE ;

KİLO VERME KONUSUNDA

KENDİNE GÜVENMEK,
SABIRLI OLMAK,
SIKINTILARI YİYEREK GİDERMEK YERİNE BAŞKA FAALİYETLERDE BULUNMAKTIR (KİTAP OKUMAK GİBİ).

Hazırlayan: Uzman Diyetisyen Şeniz Ilgaz
Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü

Evde Diz Rehabilitasyonu

Diz yaralanmasında ya da ameliyatından sonra, sporu ve günlük işlerinizi eskisi yapabilmeniz için bacağınızı kuvvetlendirmeniz gerekir. Bunu evinizde kolaylıkla yapabilirsiniz. Ancak aşağıda tarif edilen alıştırmalara başlamadan önce şu noktalara dikkat ediniz:

· Aşağıda gösterilen alıştırmalar bacak ve uyluk kaslarınızın kuvvetini geliştirmek içindir. Tam bir diz rehabilitasyonu için kuvvet çalışmaları yanı sıra dayanıklılık, esneklik, kalp ve akciğer dinçliğini kapsayan alıştırmalara da yer verilmelidir.

· Her alıştırma her yaralanmaya iyi gelmeyebilir. Doktorunuza hangi hareketlerden kaçınmanız gerektiğini danışın. Alıştırmalar sırasında ya da sonrasında ağrınız artacak olursa alıştırmalara ara veriniz.

· Genelde alıştırmalarınız gün aşırı yapınız. Bu, bacak ve uyluk kaslarınızın kendini toparlamasına izin verecektir.

· Aşağıdaki alıştırmaları ne miktarda yapacağınız bünyenize bağlıdır. Bedeniniz bu biçimdeki yüklenmelere alışık değilse, 6 ile 12 tekrarı içeren bir setle başlayınız. Gücünüz artıkça set sayınızı dörde kadar artırabilirsiniz. Setler arasında 1-2 dakika aralar verebilirsiniz. Zamanla bu da yetersiz gelirse, bir sette bulunan tekrar sayısını artırabilir ya da verdiğiniz araların sürelerini azaltabilirsiniz ya da alıştırmayı zorlaştırabilirsiniz. Yaralanmamanız için her zaman yavaş yavaş alıştırma yükünüz artırınız ve bedeninizi de dinleyiniz (ağrı, şişme vb). Alıştırmalar sırasında ağrınız olacak olursa, alıştırmayı kesiniz.

· Alıştırma programınıza ilişkin not tutunuz. Bu, hem Size ilerlemeniz hakkında bilgi verecek, hem de Sizin alıştırmalarınız yapmanıza yardımcı olacaktır.

Şekil1:Sırtınızı duvara yaslayınız. Dizinizi büküp, gerdirerek sırtınızı duvar boyunca kaydırınız.
Şekil 2: Merdiven çıkma. Yaralı bacağınızı basamağın üzerine koyunuz ve yavaşça basamağın üzerine çıkınız.
Şekil 3: Tek bacaklı çömelme. Sağlam tarafınızı geriye doğru uzatıp, basamağın üzerine koyunuz. Yaralı dizinizi büküp, gerdiriniz. Diziniz ayağınız hizasında olmalıdır.
Şekil 4: Diz üstünde geriye doğru yaslanma. Her harekette 10 sn konumunuzu koruyunuz.
Şekil 5: Diz üstünde öne doğru yaslanma. Ayaklarınız bir yerde sabitlenmiş olsun. Bu konumu 10 sn koruyunuz.
Şekil 6: Öne adımlama. Yaralı dizinizi öne doğru getirip, 90 derecede bükünüz. Diz ayak hizasında olmalıdır. Arkada kalan dizinizi yere yaklaştırmaya çalışınız. Bu alıştırmayı her iki tarafınızla yapınız.
Şekil 7: Yana adımlama. Yaralı dizinizle yana doğru adım atınız. Diziniz ayak hizasında olsun. Bu hareketi her iki dizinizle yapınız.
Şekil 8: İp üzerinden atlama. Bitişik ayaklarla, yere serilen ip ya da yerde bulunan bir çizgi üzerinden yana doğru atlayınız.

Kuvvet Geliştirmek İçin Bir kaç pratik bilgi

Kuvvet çalışmalarıyla kaslarınızı kuvvetlendirir, kalbinizi dinçleştirir, bedeninizi inceltip, bedeninizi günlük etkinliklere hazırlayabilirsiniz.

Evde yapacağınız çalışmalarda,

* Alıştırmaları rahatlıkla yapabilirsiniz. İstediğiniz zaman, evinizden uzak bir yere gitmeden, hava koşullarından etkilenmeden ve arabayla salona gitmek zorundaysanız park derdine düşmeden evde alıştırmalarda bulunabilirsiniz.
* Kendinizle baş başa kalabilirisiniz. Evde, sevmediğiniz ya da karşılaşmak istemediğiniz insanlarla beraber bulunmak zorunda kalmazsınız. Özellikle kuvvet alıştırmalarına yeni başlayan bireyler, evde çalışmayı yeğleyebilir; biraz özgüven kazandıktan sonra gruplarla çalışmak isteyebilirler.
* Gürültüsüz bir ortamda ve sıra beklemeden çalışabilirsiniz.
* Daha temiz bir ortam bulursunuz. Salonlar kalabalık ve havasız olabilirler; ortak kullanıldığı için hijyenik olmayabilirler.
* Aylık salon ücreti vermezsiniz.

Salonda yapılan çalışmalarda,

* grup dinamizmi içinde daha fazla alıştırma yapmanız için teşvik edilirsiniz.
*
* Yeni arkadaşlık ve dostluklar kurabilirisiniz.
* Alıştırmalarınızı bir çalıştırıcı denetiminde yaparsınız. Olası yaralanma risklerinden ve yanlış yüklenmelerden korunmuş olursunuz.
* Farklı spor türleri yapma şansınız vardır. Kuvvet çalışmaları dışında, dayanıklılık çalışmalarına da yer verebilirsiniz.

Özetle, yukarıdaki iki ortam arasındaki tercih bireyin olanaklarına göre yapılmalıdır. Örneğin, bir bireyin spor yapmak için motivasyonu yoksa salonda spor yapmalıdır. Diğer yandan kişi istekliyse, ancak yakınında bir salon yoksa ya da maddi olanağı uygun değilse, spor yapma fikrinden uzaklaşmadan evde kuvvet çalışmaları yapmalıdır.
Hazırlayan: Yrd. Doç.Dr. Hakan Yaman
Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Spor Hekimliği AD, Isparta

Gebelik arası süre ne kadar olmalı, hamilelik..

Emzİren Anneleri Destekleme ve Aile Sağlığını Koruma Derneği tarafından Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nde düzenlenen ‘Gebelik ve Emzirme Döneminde Anne ve çocuk Beslenmesi’ konulu panelde, çocuğun bir aile ortamında yetiştiğini, çocuğun yetişmesinde en önemli etkenin anne olduğu belirtildi.
Annenin, ailenin merkezini oluşturduğunu ve annenin anlayışlı, mutlu ve sağlıklı olması durumunda bebeğin düzenli büyüyeceğini ifade edilirken, düzenli beslenme olmadan anne ve çocuk sağlığının korunmasının mümkün olmayacağı kaydedildi.

3 YILLIK ARA OLMALI
Anne sağlının, gebelik ve emzirme döneminde sosyolojik, ekolojik ve kültürel faktörlerden etkileneceği vurgulanarak, şöyle denildi: ‘Ayrıca gebelik sayısı, doğum aralığı, olgunluk düzeyi, sigara, alkol ve ilaç gibi biyolojik faktörler de anne sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir.
Anne ve çocuk sağlının korunabilmesi için gebeliklerde en az 3 yıllık ara olması gerekir. Anne, gebelik döneminde bebeğe zarar verecek toksik maddelerden uzak durmalı ve bulaşabilecek bölgelerde çalışmamalıdır.’

BESLENME ÇOK ÖNEMLi
Bunların yanı sıra annenin emzirme döneminde de sağlığı bozucu etkenleri olabildiğince azaltması gerektiği belirtildi: ‘Özellikle beslenme çok önemlidir. Yemekle birlikte çok çay içilmesi, kan yapıcı maddelerin etkisiz hale getirerek vücuttan dışarı atılmasına yol açar.
Bunun sonucu olarak da kansızlık ve sağlık bozukluğu ortaya çıkar. Ayrıca yemeklerin pişirilmesi, ek besin alınması ve annenin her konuda bilgilendirilmesi de anne ve bebek sağlığı açısından oldukça önemlidir.’
Gebelik ve emzirme döneminde sayılan olumsuz tüm etkenlerin başta anne olmak üzere bebeğin düzenli gelişimini tersine çevireceğine dikkat çekilerek, ‘Sonuçta anne ölümleri, yaşam süresinin kısalması, emzirme verimliliğinin düşmesi, sakat ya da ölü doğum gibi olumsuzluklar ortaya çıkar’ denildi.

Hamilelik döneminde astım ve alerji, önlemler..

Hamilelik döneminde en sık karşılaşılan akciğer hastalığının astım ve alerjik sorunlar olduğu belirtiliyor. Araştırma sonuçlarına göre hamilelerin, yaklaşık üçte birinde astım ve alerjiyle ilgili problemler artış gösteriyor, üçte birinde değişmiyor, üçte birinde ise iyileşiyor. Bu nedenle anne ve çocuk sağlığı açısından hamile kalmadan önce yaptırılacak testler büyük önem taşıyor. Acıbadem Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölüm Başkanı Prof. Dr. Umur Çolgar, astım ve alerjik problemi olan kadınların hamilelik öncesinde gerekli alerji testlerinin yapılmasının şart olduğunu söylüyor: ‘Böylece hastanın duyarlı olduğu alerjenlere karşı duyarsızlaşma yapılarak hamilelik sırasında oluşabilecek krizlere karşı önlem alınabilir. Bu işlem hamilelik sırasında da yapılabilir. Ancak aşırı bir reaksiyon oluştuğu taktirde bu bebeğe de zarar verebilir. O nedenle hamilelik öncesinde yapılmasında ve bununla ilgili kayıtların iyi tutulmasında fayda vardır.’

Hamilelik döneminde ilaç kullanımı
Hamilelik döneminde güvenilirliği kanıtlanmamış hiçbir ilacın kullanılması önerilmiyor. Hamilelik döneminde astım ve alerji açısından en sık beta-mimetik ve steroidlerin aerosol formlarının kullanıldığını belirten Prof. Dr. Umur Çolgar, ‘Beta mimetikler anne kalbinin düzensiz çalışmasına neden olabilir. Steroidler annede oral pamukçuk yapabilir. Her iki grup ilacın da bebek üzerinde belirgin bir anomaliye yol açtığı gösterilememiştir. Steroidlerin hayvan deneylerinde fetusta yarık damağa yol açabileceği saptanmış. Ancak insan fetuslarında ise bir sorun oluşturmaz. Hamilelikte kullanılacak diğer astım ilaçları antikolinerjikler ve tefilindir’ diye ekliyor.

Alınabilecek önlemler
Pek çok hastalığın nedenleri arasında olduğu bilinen sigara içilmesi, genetik bir özellik olmadığı için anne karnındaki bebeğin alerji hastası olmasına yol açmıyor. Ancak, anne adaylarının gebelik döneminde yoğun sigara içmeleri düşük riskini artırıyor. Hamile kadınların hem kendileri hem de doğacak çocukları için alabileceği birçok önlem bulunuyor. Evde özellikle çocukların odasında toz ve küf bulunmaması gerektiğini belirten Prof. Dr. Umur Çolgar, önlemleri şöyle sıralıyor: ‘Kürklü hayvan, hava da oluşturacağı parazitler de alerjik etki yapabilir. Halı, yün ve deri giysiler ve klima alerjiye ortam hazırlayabilir. Ayrıca, solunumu olumsuz etkilediği için, evde sigara içilmemeli ve virüs hastalıklarına karşı önlem alınmalıdır.’ diyor.

Bebek gelişimi, bebeğin zihinsel gelişimi..

Bebeğin zihinsel gelişiminde anne babalara da önemli görevler düşüyor.
Bebek 6. aydan itibaren izleme ve takip etme becerisine sahip olur. Bu dönemden sonra ne kadar kaliteli uyarıcılarla karşı karşıya kalırsa, zihinsel gelişimi o kadar iyi olacaktır.
Zeka üzerinde anne ve babadan aldığı genlerin önemi olduğu gibi çevrenin de çok önemli bir etkisi vardır. İlk yaşlarda uygun beslenme, ana babanın uyarması, ilgisi zekayı geliştirir. İlgi ve uyarılmanın yetersiz olduğu bir evde zeka kolay gelişemez. Bu bakımdan ilk yıllarda ilgi yokluğu sonraki çabalarla giderilemez.
İlgi görmeyen bebek okul çağına geldiğinde öğrenime hazır hale gelmeyebilir. Çevresel tüm etkenler çocuğun zihinsel gelişimini geliştirir ya da köreltir. Çocuğunuzun doğumdan okul çağına kadar olan zaman içerisinde kaliteli uyarıcılar tarafından uyarılması onun zihinsel gelişimini olumlu yönde etkiler.

kadınlarda en uygun doğum yaşı.

Erken yaşta doğum, bebek ve anne sağlığını tehlikeye atıyor. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Kadanalı henüz vücut gelişimi sağlamadan hamile kalan kadınların birçok fiziksel ve gebelik problemi ile karşılaştığını belirtiyor. Erken yaşta hamile kalan kadınların doğum kanallarının gelişmediği için dar olduğunu ve doğumlarının sezaryenle yapılabildiğini belirten Kadanalı, ”Erken yaştaki doğumlarda anne ve bebek ölüm oranları daha yüksek.
Ayrıca doğum sonrası henüz çocuk yaşta olan anne çocuğuna yeterince bakamadığı için birçok problemle karşılaşılıyor’ diyor.

BEBEĞE BAKAMIYOR
Bebeğini emziremeyen, ateşinin çıktığını anlamayan küçük anneler, sağlıklı bebek de yetiştiremiyor. Erken doğum en fazla Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri’nde görülüyor. Kadınlar için en uygun doğum yaşının ise 20-35 arası olduğu belirtiliyor.

Pasif içicilik üremeyi etkiliyor
Sİgara içmedikleri halde, pasif içicilerin de ağır risk altında bulunduklarına dikkat çeken Prof. Dr. Yıldız Pekşen, ‘Çeşitli araştırmalar, pasif içiciliğin kısırlığa neden olduğu gibi hamilelik döneminde bebeğin gelişmesini olumsuz etkilediğini gösteriyor’ diyor. Bristol Üniversitesi’nde 8 bin 500 çift üzerinde yapılan bir araştırma iş yerinde sigara dumanına maruz kalan kadınlarda yumurtlamanın yüzde 14 oranında azaldığını ortaya koymuş. Prof. Dr. Pekşen, ‘Günde 20′den fazla sigara içen erkeklerin eşlerinde ise bu oran yüzde 34′lere ulaşıyor. Bu nedenle çocuk sahibi olmak isteyen çiftler sigara içiyorlarsa kesinlikle sigarayı bırakmalıdır’ şeklinde konuşuyor.
Gunes

Protein

Yumurta ile yapılacak protein tedavisi hemen hemen her tür saç için uygundur. İki yumurtayı çırpın ve içine yavaş yavaş bir çorba kaşığı zeytinyağı, bir çorba kaşığı gliserin, bir çorba kaşığı sirke (mümkünse elma sirkesi) ilave edin. Saçınızı bir kez şampuanladıktan sonra saçlarınıza bu karışımı sürüp 15-20 dakika bekleyin. Saçlarınızı iyice duruladıktan sonra saçlarınızın çok kısa sürede canlandığını fark edeceksiniz

yağlı karma kuru ciltler ve bakımı.

Cildimizin bakımı ve tedavisi için gerekli malzemeler cilt türümüze bağlıdır. Bu sebeple her şeyden önce cildimizi tanımamız ve cildimize uygun bakım uygulayıp doğru ürünleri kullanmamız gerekiyor. Cildin türü, cilt dokusuna, rengine ve durumuna göre belirlenir. Koyu, esmer, buğday, sarı, beyaz gibi cilt renkleri cildin dokusunu etkiler. Cildin dört dokusu vardır: Yağlı, kuru, dengeli (normal) ve karma. Cildin durumu diye bahsedilen ise cildin hassas ya da pürüzlü olmasıdır. Bütün bunları göz önünde bulundurarak cildin türüne karar verebilmek için yüzümüzü iyice temizledikten sonra güçlü bir ışıkta bir büyüteçle incelememiz gerekir. Yağlı Ciltler Yağ bezlerinin fazla sebum çıkarması cildimizin yağlı olmasını sağlar. Aşırı sebum salgılanması daha çok koyu renkli ciltlerde görülür. Ancak kimi zaman açık renk bir cilt de bu yüzden soluklaşabilir.

Yağlı ciltlerin derileri kaba, gözenekleri açıktır ve daima parlar. Bu tip ciltlerde çoğu zaman siyah noktalar, sivilceler çıkar, akne görülür. Yağlı cilt diğer cilt tiplerine göre daha uzun süre genç kalır, daha az çizgilenir, genellikle yaş ilerledikçe daha da çok güzelleşir. Ciltten bütün yağı almaya kalkışmak bezlerin daha çok çalışmasına yol açar. Bunun için sadece yüzeydeki yağların alınmasına çalışılarak bezlerin daha fazla çalışmasını önlemek gerekir. Sert sabunlarla, losyonlarla cildi temizlemeye kalkışmak, çoğu zaman epiderm denilen üst derinin kuruyarak pul pul kabarmasına yol açar.

Karma Ciltler

Yağlı ve kuru arasında kalan ciltler karma ciltlerdir. Bu cilt tipi çoğu kez, dengeli normal cilt tipiyle karıştırılır. Oysa dengeli cilt tipinde yüzünüzün her yerindeki nem ve yağ oranı aynıyken, karma ciltlerde yağ, alın, burun ve çene çevresinde yoğunlaşır. T şeklindeki bu hat, yağ çıkarır; geri kalan kısım yani yanaklar ve göz çevresi çok kurudur. Bu tip cildin yağlı ve kuru kısımları ayrı ayrı bakım ister. Bu yüzden karma ciltlerin bakımı diğer cilt tiplerine oranla daha zahmetlidir.

Dengeli (Normal) Ciltler

Yağı, nemi, asidi birbirine uyumlu olan cilt, dengeli cilttir. Bu cilt tipi ideal olmakla birlikte az bulunur. Bu tür cildin dokusu çok düzgündür, gözenekler hiç belli olmaz. Dokunulduğu zaman ele pürüzsüz gelir; ne ıslak ne de yağlıdır. Yalnız bu tür ciltler, kimi zaman özellikle mevsim dönümlerinde kuruma eğilimi gösterirler. Böyle zamanlarda cilde, kaybettiği nemi tekrar kazanması için bakım yapmak gerekir.

Kuru Ciltler

Suyun uçması, yağ bezlerinin yeterince çalışmaması ve yaşlanma, cildin kurumasına neden olur. Bu durum açık ten renkli kadınların %85\’inde görülür. Cildin dokusu genellikle düzgündür ve gerginlik hissedilir. Kuru ciltler çabuk çatlar, pul pul olur ve soyulur. Genç yaşlarda bile göz ve ağız çevresinde çizgiler, kırışıklıklar görülebilir. Bu duruma sebep olan diğer etkenler ise, cilt tipine uygun olmayan kozmetikler, sert sabunlar, güneş, rüzgar, kaloriferli evler ve havalandırma tertibatları gibi dış etkenlerdir. Kuru cildi korumak için yapılacak en doğru şeylerden biri, yüzün neminin uçmasını engelleyerek su kaybını önlemektir. Bu yüzden kuru ciltlerin yağ eksikliğini gidermek için kremlerle takviye gerekir.

cilt sağlığı için öneriler

Çok az rastlanan normal cilt, ne yağlı ne de kuru bir cilttir. Ama bu durumdaki sağlıklı cildin bakımı da en az sağlıksız, kuru, hasta cildin bakımı kadar önemlidir. Temizleme Su cildin temizlenmesinde kullanılır ama cilt için yararlı bir madde değildir.

Kuru cilt temizliğinde, içinde mineraller bulunmayan bazı kaynak suları cilt bakımı için yararlıdır. Sıcak su, içinde yağ ve asit bulunan hücrelerden meydana gelen cildin hücrelerinin şişmesine sonra dökülmesine sebep olur.

Sabunlar özellikle de içinde sodyum ve potasyum bulunan sabunlar yine bu koruyucu tabakayı yok ederler. Bu yüzden cildi temizlerken çok fazla sabun ve su kullanmamak gerekir.

Normal bir cildin suyla sabunla yıkandıktan sonra doğal koruyucu tabakasını oluşturabilmesi için, cilt temizliğinin üzerinden üç buçuk saat geçmesi gerekir. Bazı durumlarda bu süre daha da uzun olabilir.

Koruma

Normal cildin de soğuğa, sıcağa, kuru havaya karşı korunması gerekir. Bu sebeple kış aylarında cildi kremlemek, kaybettiği nemi kazandırmak; yaz aylarında güneşin etkilerini azaltacak bakım uygulamak cildi koruyan tedbirlerdir. Bakım Normal cildin genç ve sağlıklı kalması için kremler kullanılabilir. Normal cilt tipine sahipseniz yüzünüze her gece krem süreceğinize, her ay birkaç günlük kürler uygulayabilirsiniz. Belli aralıklarla yapılması gereken cilt bakımı cildinizi canlandırıp yaşlanma etkilerini en aza indirecektir

cilt ürünleri, cilt güzelliği için.

Cilt tipiniz nasıl olursa olsun dış etkilerle meydana gelen kurumaları, kırışıklıkları ya da kötü görünümleri yok etmek için kozmetik takviyeler gerekir. Ancak bu bakımın nasıl ve ne ölçüde olacağı cilt tipiyle orantılııdır. Özellikle özen gösterilmesi gereken iki cilt tipi vardır:

Hassas ciltler ve kusurlu ciltler. Hassas Ciltler Cilt çok düzgün dokulu, saydam; üst tabaka ise özellikle ince ve hassastır. Hassas ciltler hem iç hem de dış etkenlere tepki gösterirler. Bu tür ciltler güneşten, rüzgardan, duyulardan, besinlerden, içkiden etkilenirler. Bu cilt tipine sahip olan kadınlar, ciltlerine özen göstermeli ve kuru ciltler için üretilen bakım kremlerinden ve koruyucu yağlardan kullanmalıdırlar. Ayrıca hassas ciltlerin allerjik bir cilde sahip oldukları da göz önünde bulundurulmalı ve bakım ürünleri bu doğrultuda seçilmelidir.

Kusurlu Ciltler Genellikle bu durum çok yağlı ciltlerde görülür. Cildin çok fazla sebum salgılaması sebebiyle ciltte yağ birikimleri oluşur. Gözenekler tıkanır ve cilt yüzeyinde siyah noktalar, sivilceler ortaya çıkar. Bu cilt tipinde sivilcenin yanı sıra akne de çok sık görülebildiğinden özel bakım uygulanmalıdır. Sivilce ve akneleri kurutacak, ciltteki yağı dengeleyecek ilaç ya da krem kullanmak gerekir.

cilt güzelliği için şifalı bitkiler.

Şifalı Bitkilerin Cilde Etkileri

Pek çok ev yapımı kozmetiğin etken maddeleri bitkisel kökenlidir. Bu bitkilerin çok önemlibir bölümü yüz yıllardır kendilerini çok yönlü olarak kanıtlamışlardır. Ayrıca son elli yıl içinde bitkiler üzerinde yapılan araştırmaların sonuçları dafevkalade olumlu çıkmıştır. Aşağıda tanıtılan bitkiler, güzellik bakımına en uygun olanlarıdır:

-Atkuyruğu: Bitki, içerdiği bol miktarda silisik asitsayesinde, cilde yeni bir esneklik kazandırır. İrin toplayan sivilcelerin tedavisinde kullanılabilecek en etkili dezenfekteilacıdır.

-Aynısafa çiçeği: Cildi temizler ve kendini yenilemesini destekler. İltihaplanmaları önler ve yaraların iyileşmesini çabuklaştırır. Aynısafa merhemi de yaraların iyileşmesinde önemli rol oynar.

-Sarı kantaron: Yatıştırıcıdır.Özellikle kuru ve çatlak cildi rahatlatır ve iyileşmeyi hızlandırır.

-Ceviz yaprağı: Yağlı ve temiz olmayan ciltlerde veyağlı saçlarda kullanılabilir.

-Ebegümeci: Basit yaraların çabuk iyileşmesini sağlar. Cildi düzgünleştirir ve kuru deriye kadife yumuşaklığı kazandırır.

-Civanperçemi: İltihaplanmaları önler,krampları çözer ve dezenfekte eder. Özellikle sağlıksız ve iltihaplı ciltte başarıyla kullanılabilir.

-Gülyağı vegülsuyu: Cilde canlılık kazandırır ve gerginleştirir.

-Ihlamur: Cilt dokusunu güçlendirir ve yeni hücre oluşumunu destekler. Kuru ve duyarlı ciltler için uygundur.

-Isırganotu: Cildin kan dolaşımınıhızlandırır. Yağlı saçlara ve kepeğekarşı kullanılabilir.

-Kekik: Dezenfekte gücü çok yüksektir. Özellikle sağlıksız ve iltihaplanmaya yatkın ciltler için önerilir.

-Oğulotu/Melisa: Limon kokulu bu bitki, sinir sisteminin yanı sıra cildi genel anlamda yatıştırır.

-Mayıs papatyası: Bu klasik güzellik bitkisi, iltihaplanmayı önleyici ve yatıştırıcı etkileriyle, özellikle problemli ve duyarlı ciltler için çok önemlidir.

Ağız ve diş Sağlığı nasıl korunur

Ağız ve Diş Sağlığı Nasıl Korunur?

Diş hastalıkları ve diş sağlığının korunması açısından erken tanı çok önemlidir. Bu nedenle yılda en az iki kez diş hekimine muayene olunması önerilir.

Diş çürümelerinin önlenmesinde sularda yeterli flor olması, düzenli olarak dişlerin fırçalanması, diş ipi kullanılması, aşırı tatlı ve şekerli yiyeceklerden olabildiğince kaçınma bunlar yendiğinde mutlaka dişlerin fırçalanması, diş hekimi kontrollerine gidilmesi temel uygulamalardır. Diş eti hastalıklarının önlenmesinde de diş fırçalama ve düzenli diş hekimi kontrolleri önemlidir.

Dişlerde gelişim bozuklukları varsa erken dönemde özel diş hekimliği dallarında uzmanlaşmış birimlere başvurularak gerekli tedavi sağlanmalıdır.

Aşırı asitli ve şekerli yiyecekler mikroorganizmaların etkisini artırır. Dişler sert cisimlerle karıştırılmamalı, fındık, ceviz vb. kabuklu yiyecekler dişlerle kırılmamalıdır. Bunlar diş minesinin çatlamasına ve bakterilerin etkisinin artmasına neden olur. Diş minesinin koruyucu etkisi ortadan kalkar.

Diş fırçalama tekniği

Diş Fırçalama Tekniği

Dişlerimizi korumanın en etkili yolu düzenli olarak fırçalamaktır. Diş fırçalamanın ilk adımı doğru fırça seçimidir. En uygun fırça naylon ve orta sertlikteki fırçalardır. Ağız içinde kolay hareket ettirilmesi ve arka dişlere rahat ulaşabilme açısından fırçanın kafasının fazla büyük olmaması tercih edilir. Uygun fırça seçildikten sonra dişler en az günde iki kere düzenli olarak fırçalanır. Diş macunu ağza verdiği hoşa giden koku ve his nedeniyle diş fırçalanmasını kolaylaştırır. Diş parlatma tozları diş hekimi önerisi olmadıkça kullanılmamalıdır. Aşırı kullanımlar diş sağlığı açısından zararlıdır.

Diş fırçalanmasında fırçanın duruşu dışındaki temel hareket aynıdır: Fırça diş eti çizgisine eğimli olarak yerleştirilir. Bu durum bozulmadan küçük dairesel hareketlerle dişler fırçalanır. Daha sonra fırça, bir fırça boyu kadar kaydırılarak fırçalama sürdürülür.

1. Diş fırçası 45 derecelik açı yapacak biçimde tutulur ve diş eti hizasından başlanarak ağız boşluğuna doğru fırçalamaya başlanır. Dış yüzeylerden başlayan fırçalama sert darbeler halinde değil, yumuşak ve daireler çizecek biçimde, ön dişlerden arka dişlere doğru yapılmalıdır.

2. Daha sonra dişlerin iç yüzeyleri aynı şekilde fırçalanır. Bu işlemde fırça eğik tutularak, diş etinden ağız boşluğuna doğru hareket ettirilir.

3. Daha sonra dişlerin çiğneme yüzeyleri fırça düz olarak ileri geri hareket ettirilerek fırçalanır.

Fırçalama işleminin en az iki-üç dakika sürmesi gerekir. Sağlıklı diş etleri fırçalama sırasında kanamaz.

Diş fırçası kişiye ait bir araçtır, başkalarıyla paylaşılmaz. Diş fırçaları birkaç ayda bir, en geç altı ayda değiştirilmelidir. Gerektiğinde ara yüzlerin etkin olarak fırçalanmasını sağlamak üzere ara yüz fırçaları kullanılır. Bunlarla ilgili önerilerini almak üzere diş hekimine başvurmak gereklidir.

Diş eti hastalıkları

Diş Eti Hastalıkları

Dişin diş eti dışında görünen bölümü diş minesi denilen sert bir tabaka ile kaplanmıştır. Bunun altında daha yumuşak bir yapı vardır. En içte ise diş özü vardır. Burada bol miktarda damar ve sinir bulunur. Diş gövdesi diş etine ve onun altındaki kemiğe girdiği bölümde daralır. Bu bölüme dişin boyun bölümü denir. Çene kemiği içinde kalan bölümüne ise dişin kök bölümü adı verilir. Diş kökü diş yuvasında çene kemiğine özel doku uzantıları ile sıkıca bağlanmıştır. Diş eti hastalıkları, diş çürükleri ağız kokusuna neden olabilir. Ağız kokusu olduğunda nedeni araştırılmalıdır.

Diş eti hastalıkları en önemli diş sağlığı sorunları arasındadır. Ağız hijyeninin bozukluğu ile yakından ilişkilidir. Başlangıç döneminden itibaren diş etleri kolay kanar. Diş eti kanamalarında diş hekimi muayenesi zorunludur. Diş etleri, diş yuvaları ve ağız tabanındaki iltihaplanmalar genel olarak diş eti hastalığı olarak bilinmektedir. Diş üzerindeki plaklar bunun en önemli nedenidir. Tedavi edilmeyen diş eti iltihapları çene kemiğinin de iltihaplanmasına ve zarar görmesine yol açabilir.

Diş çürüğü, diş eti hastalıkları, sinüzit, bademcik iltihabı, solunum sistemi hastalıkları, sindirim sorunları, ağız bakım yetersizliği ağız kokusuna neden olabilir. Bu hal, sosyal ilişkileri de etkiler. Bazı metabolizma hastalıkları da ağızda kendine özgü kokular yapabilir.