9 Şubat 2008 Cumartesi

Şifalı Bitkiler


NANE:Nane bitkisinin kurusunu yemeklere lezzet vermesi için kullanmak dışında, çoğumuz bu şifalı bitkinin ne işe yaradığının farkında bile değilizdir. Halbuki tabiatta sayısız nane çeşidi vardır ve tesirleri o kadar çok yönlüdür ki, henüz 9. yüzyılda bu konu ile ilgilenen Reichenay Adası'nda yaşayan Hristiyan din adamı Walahfried Strabo'dan şu ifadeler rivayet edilmektedir: "Tabiatta var olan nane çeşitleri ve bunların tesirlerini sayabilen bir kişinin, Kızıl Deniz'de ne kadar balık yüzdüğünü bildiği kabul edilir." Nane, sulak alanlar ve çay kenarlarında, çayırlardaki küçük akarsu kenarları gibi, yakınında su bulunan her ortamda görülebilir. Türkiye'de yedi türü bilinmektedir. Uzunca yapraklara ve pembemsi çiçeklere sahip, bir metre uzunluğa ulaşabilen bu bitkiden yayılan konunun özünü, müessir madde olan mentol teşkil etmektedir. En fazla mentolü, İngiltere'de üretilen ve ilk defa 1696 yılında sözü edilen kültür nanesi (Mentha piperita) ihtiva etmektedir. Bundan dolayı bu nane türüne, İngiliz nanesi de denmektedir. Bu kültür nanesinin kurutulmuş yapraklarından, her vakit içilen çay ve taze yapraklarından ise uçucu yağ elde edilmektedir. Buharlı damıtma usulüyle, yaklaşık 50 kilogram naneden bir kilogram nane esansı kazanılmaktadır. Solunum yollarını temizleme konusunda mentolün tesiri; hem eski çağ tıbbı, hem de modern tıp açısından çok iyi bilinmektedir. Ancak bu harika esansın kullanımı bununla sınırlı değildir. Meselâ şakaklara sürülen bir damla mentol baş ağrısına iyi gelmekte, hattâ sinir ağrılarını tedavide başarılı neticeler vermektedir. Spor yaptıktan sonra, inceltilmiş nane yağıyla yapılan masaj, gergin kasları gevşetir; yağışlı ve soğuk havalarda sauna banyolarında demlendirilerek suya geçen bu yağ, bağışıklık sistemini takviye eder ve kişiyi soğuk algınlığından korur. Krem olarak veya kompres şeklinde ise kaşıntıyı giderir. Dahili olarak alındığında bu nane yağı, her çeşit sindirim rahatsızlığına iyi gelir; mide krampını, gazı ve sancıyı giderir tembelleşmiş safrayı ve karaciğeri uyararak harekete geçirir. Nane yağının aynı zamanda teskin edici tesiri de vardır; kalb çarpıntısını sakinleştirir ve asabî gerginlik hâlinde kişiyi rahatlatır. Yabanî nanenin içinde mentolden başka, diğer eterik yağlar olarak pinen, limonen, phelladren, menthon, terpenler ve türevleri; ayrıca tanen, yağ, klorogenik asit ve flavonglikozitleri bulunur. Ancak mentol kullanımında dikkatli olunması gereken bir husus daha vardır: Bazı insanların bünyeleri bu maddeye karşı çok hassas olabildiği için, ya düşük dozda kullanabilirler veyahut bütünüyle alerjik reaksiyon gösterirler. Nane yağı ayrıca benzer tesir gösteren başka bir ilâç tedavisine paralel olarak kullanılmamalıdır. Bebek ve küçük çocuklarda da tek başınıza mentol kullanmaktan kaçınınız, çünkü bu gibi durumlarda aşırı doz alımından dolayı ölüm vak'aları görülmüştür! Bu sebepten dolayı çocuklar için, daha yumuşak tesiri olan uzun yapraklı diğer bir nane türü olan tüylü nane'nin (Mentha longifolia) yapraklarından elde edilen esansı kullanmak daha iyi olur. Bu yaban nane, biraz daha az mentol ihtiva etmekte ve çocuklar taze aromasından hoşlanmaktadırlar. Ayrıca balık yağında olduğu gibi içirmek için bir mücadele ortaya koymak da gerekmiyor. Mentha pulegium ilmî ismi ile bilinen ve sürünücü bir özellik gösteren yarpuz da bir nane türü olup, küçük oval yaprakları ve bu yaprakların koltuğundan çıkan çiçekleri ile yakıcı kokusuyla dikkati çeker. Bu türün damıtılmasından elde edilen ve filiskinyağı adıyla anılan uçucu yağın içinde pulegon maddesi vardır. Bu yağdan da balgam söktürücü ve âdet düzenleyici olarak istifade edilir.
MERCANKÖŞK: Mercanköşk (Origanum majorana) Türkiye'de yetişmekle birlikte, vatanının Orta Asya ve Mısır olduğu söylenmektedir. Antik Çağ Tıbbı'nda bile mercanköşkün mide ve bağırsak ağrılarına iyi geldiği bilinmekteydi. Orta Çağ Avrupası'nda manastırların bahçelerinde yetiştirilen ve aynı zamanda baharat olan bu şifalı bitki, zamanla bütün Kuzeybatı Avrupa'da tanınmıştır. Batı kültüründe mercanköşkü, baharat olarak sucuk yapımında yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Faydalarına gelince, mercanköşkü iştahı açar ve hazmı kolaylaştırır; hattâ bu yüzden ağır ve yağlı yemeklerde hafifletici baharat olarak kullanılır. Hazmı kolaylaştıran özelliği, % 60 nispetinde taşıdığı uçucu eterik yağlardan ve tanenlerden ileri gelir. Bu eterik yağların % 2' si ise terpinen ve terpineol maddelerinden oluşur, Bu madde, daha fazla mide asidi, yağ çözen safra asidi ve albümin ayrıştırıcı pepsin üretilmesi için vücudu harekete geçirir. Bunun için bu madde, mide zarındaki ince hassas sinirleri uyararak hazmı kolaylaştırır. Bu uyarı üzerine vegetatif sinir sistemi, ince kan damarlarını açarak, mide ve bağırsakta sindirim salgılarını harekete geçirir. Bu yüzden gaz giderici olarak kullanılır. Ayrıca idrar söktürücü ve sakinleştirici tesiri de bilinmektedir. Ancak dikkat! Kim hassas bir mideye sahipse, aşırı miktarda mercanköşk almamalıdır. Bu şifalı bitkinin taze olanı tercih edilmeli ve sadece birkaç dakika kaynatılmalı. O zaman aroması kuvvetli olup tesirli maddeleri de uzun süre kalıcı olabilmektedir. Derin dondurularak veya kurutularak saklanan bu bitki, kışın da baharat olarak kullanılabilir. Mercanköşkün aroması sebebiyle et ve balık yemeklerinde kullanımı tercih edilir, ama patates ve sebze yemeklerine de ayrı bir tat katmaktadır.
BERGAMOT YAĞI: Bergamot'un Türkiye'deki diğer adı beyarmudu'dur. Ancak sakın küre biçiminde meyvesi ve aromatik tadı yüzünden, bir armut çeşidi sanmayın. Aksine limon ve portakal gibi bir turunçgil bitkisidir. Bergamot (Citrus auriantium ssp. bergamia) bilhassa meyvesinin hoş kokusu bakımından portakal ağacının bir alt türü olarak da kabul edilmektedir. Ne var ki, bergamotun meyveleri, portakaldan çok farklıdır; küçük sarı renkteki bu meyveler yenilmez. Bergamot sıcağı sever ve bundan dolayı Akdeniz ülkelerinde çok sıkça rastlanır. İlk defa İtalyanlar, bu uçucu yağın şifalı tesirini keşfetmişlerdir. Yüzyıllar boyunca bergamot halk arasında ateşe, hattâ sıtmaya karşı ilâç olarak kabul edilmiştir. Bergamot esansı, henüz yeşil ham meyvelerinin taze kabuklarının soğuk olarak preslenmesinden elde edilir. Yaklaşık 200 kilogram meyve kabuğundan bir kilogram esans kazanılır. Elde edilen bu sıvı; açık yeşil ve sarı arası bir renkte olup, tatlımsı ve hafif posalıdır. Bergamot yağı, 300'ün üzerinde kimyevî bileşik ihtiva eden oldukça kompleks bir karışımdan oluşmaktadır. Temel maddesi linalylazetat olup antiseptik ve ateş düşürücü tesir göstermektedir. Taşıdığı bergapten adlı maddeyle ciltte alerjik reaksiyon gösterebileceğinden, dikkat edilmelidir. Bilhassa güneş ışığı ile birlikte deride değişimlere sebep olabilir. Ancak alerjik tesir göstermeyen kişilerde bergamot yağı cilt üzerinde mükemmel bir koruma sağladığından çok kullanılır. Damıtma metoduyla elde edilen bergapten maddesinin bu alerjik tesiri de kaybolur ve hemen hemen hiç tahriş etmeyen bir esans kazanılır. Cilt bakımı yapmak isteyenler bu şekilde elde edilmiş yan tesiri olmayan bir yağ kullanmalıdır. Yağ bezleri aşırı bir şekilde çalıştığı için, yağlı ciltlerde sık meydana gelen sivilcelere bergamot yağı iyi gelmektedir. Yüz bakımı için kolayca temizleme suyu hazırlanabilir. Bunun için 100 mililitre damıtılmış suya, üç damla bergamot yağı ve bir damla sitrik asit (limon asidi) karıştırınız. Baş ve saç bakımı için şu reçete tavsiye edilmektedir: 100 mililitre (yumuşak) şampuana 15 damla bergamot yağı ilâve ediniz. Saçlardaki kepekle mücadelede üç çay kaşığı bergamot yağı ve 100 mililitre Jojoba yağı iyi gelmektedir. Bu karışımı saça masaj ediniz ve iki saat boyunca başınıza bir havlu sararak bekleyiniz. Birçok uçucu yağların insanın ruh dünyasına müspet tesiri olduğu bilinir. Bergamot yağı ruhumuz üzerindeki depresyon giderici tesiriyle de kendisini gösterir. Kim ruhî sıkıntı içine düşerse, bu kişi için, birkaç damla bergamot yağı kokusu genellikle ferahlatıcı olabilir.
Meyvelerden Ayva :Ayva, yetiştiği bölgenin özelliklerine göre, farklı lezzetleri olan bir meyvedir. Genellikle kış aylarında tüketilen ayva, ihtiva ettiği organik asit ve glikozitlerin nispetine göre tatlı, ekşi; yumuşak veya sert olabilmektedir.Yapılan analizler, ayvada aspartik asit, glisin, alanin, asparagin ve prolin gibi aminoasitlerin yeterli miktarda bulunduğunu göstermiştir. Glisin, merkezî sinir sistemi fonksiyonları için gerekli yapıtaşı moleküldür; GABA gibi inhibitör (iletimi durdurucu) sinir salgılarının (transmitter) sentezinde kullanılır. Glisin ayrıca bipolar depresyon (manik-depresif) tedavisinde de kullanılmaktadır. Merkezî sinir sisteminin dengesinin muhafazası için gerekli olan asparaginin eksik olması durumunda, aşırı sinirlenme ortaya çıkar. Asparagin teskin edici hususiyetle donatılmıştır; sempatik sistemi baskılayarak, kalb damarlarında genişlemeye, kalb hızında azalmaya sebep olur. Ayrıca asparagin iç ferahlığı gibi subjektif hissiyatın açığa çıkmasında da rol alır. Alanin, glikoz metabolizmasında kullanılan enzimlerin yapısında bulunan bir aminoasittir; karbonhidratların parçalanmasına, dolayısıyla vücudun kullanabileceği enerji moleküllerinin üretilmesine yardımcıdır. Alaninin ayrıca sinir sisteminde iletimi engelleyici vazifesi de vardır. Sinir sistemini uyarmada vazifeli bir aminoasit olan aspartik asit, merkezî sinir sisteminde hipokampusta bol miktarda bulunur ve glikozdan sentezlenir. Ayvadaki aspartik asit; canlılık ve güç kazanılmasında ve bunların sürdürülebilirliğinde vazifeli moleküllerden olduğu için, ayva yorgunluğa iyi gelir. Yorgunluk, hücrelerde yeterince enerji üretilememesiyle bağlantılıdır. Hücrelerde yeterince enerji üretilememesinin bir sebebi, aspartik asit seviyesindeki azalmadır. Bu yüzden kronik yorgunlukta, aspartik asit seviyesinin düşüklüğü de rol oynayabilir. Ayva yendiğinde, aspartik asit seviyesi yükselir. Bu aminoasit, aşırı amonyağın vücuttan atılmasında da işleminde de rol aldığından, karaciğer sağlığının korunmasına yardım eder. Aspartik asit, kandaki toksinleri absorbe eden proteinlerin yapısına katıldığından, kanın temizlenmesine de katkı yapar. Kollajenin yapıtaşı moleküllerinden olan pirolin, ciltteki kırışıklıkların düzeltilmesinde rol oynar; kıkırdakların, eklemlerin, tendonların ve kalb kasının tamir ve direncinin artmasına vesile olur. Ayva, tamamlayıcı tıpta çarpıntıyı önlemeye, sıkıntıyı gidermeye, zihni berraklaştırmaya, dimağı ve kalbi kuvvetlendirmeye vesile olan besinler listesinde yer almaktadır.Ayvanın etli kısmında, güçlü antioksidan özelliklere sahip fenolik bileşikler ile sitrik ve askorbik asit gibi organik asitler mevcuttur. Ayrıca ayvada; malik, quinik, şikimik, fumarik, okzalik gibi organik asitler de bulunur. Bu organik asitler çeşitli yemek ve gıdalarda lezzet artırıcı olarak kullanıldıkları gibi, sitrik asit çevriminde enerji kaynağı olan ATP’nin sentezinde ara kademe asitleri olarak da kullanılmaktadır. İçinde bulunan organik asitlerden dolayı ayva, mide suyunun tesirini artırmada, hazmı kolaylaştırmada, ishali kesmede, kabızlığı ve bulantıyı gidermede kullanılmıştır.Son yıllarda ayvada sitozolik karotenoid isimli enzim ve iki adet glikozit tespit edilmiştir. Glikozitlerin seviyesi ayvanın tatlı oluşunu belirler.Tamamlayıcı tıpta ayvanın çiğ yenmesi tavsiye edilmez, bunun yerine reçel veya kompostosu tavsiye edilir. Yapılan araştırmalar ayvanın içindeki glikozitlerin, aminoasitlerin ve organik asitlerin miktarının reçel, marmelat ve kompostoda değişmediğini göstermiştir. Tamamlayıcı tıpta; göz yanmalarında, cilt çatlakları ve kurumalarında, öksürükte, genital akıntılarda, faranjite bağlı ses kısıklığı ve gıcıklanmalarında, göz kızarmasına sebep olan iltihaplarda; ayvanın kabuğu, etli kısmı, çekirdeği, suyu çiçeği merhem veya karışım şeklinde kullanılmaktadır. Ayvanın dimağı kuvvetlendirici tesiri, hatıraların kalıcı olmasına vesile olur. Peygamber Efendimiz’in (sas) elinde ayva olduğu bir zamanda, Hz. Talha (ra) yanına gelir. Efendimiz (sas) Hz. Talha’ya ‘Ey Talha!
Şunu al ye! Çünkü bu, kalbe rahatlık verir.’ buyurmuştur. Efendimiz (sas); ayvanın kalbin rahatlamasına, üzüntü ve sıkıntı neticesi oluşan kalb
daralmalarının giderilmesine vesile olacağını buyurmuşlardır.Efendimiz’in
(sas), ayva yemenin kalbin rahatlatmasına vesile olacağına dâir yukarıdaki beyanları, bir hakikattir. Ayva içindeki aminoasitlerin, merkezî ve periferik sinir sisteminde transmitter yapımında kullanıldığını dikkate aldığımızda, ayvanın kalbi rahatlatma tesirinin aminoasitler vasıtasıyla gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Vücudumuza ve ihtiyaçlarımıza uygun olarak yaratılan diğer meyveler gibi ayva da, ihtiyaçları gözeten Zât’ın ilm-i ezelîsini göstermektedir.alıntı netten

0 yorum: